7 yaşından itibaren sürekli çeşitli insanlarla karşılaşırız, kimini severiz kimini sevmeyiz. Ölünceye kadar hayatımıza bir sürü insan girer, tanırız. Önemli olan bu insanların hayatlarımızda nasıl iz bıraktığı.
İlkokul, ortaokul, lise, üniversite derken okullardan bir sürü arkadaş çevremiz oluyor. Okul sıralarında yapılan arkadaşlığın daha uzun ömürlü olduğu kaçınılmaz bir gerçek. O zamanlardaki arkadaşlarıyla hala görüşen insanlara hep imrenmişimdir. Çünkü ben çok fazla şehir değiştiren biri olarak çok fazla arkadaş edinemedim. Edindiklerimden de hep kazıklar yedim.
Çok zor insan severim ama sevdiğim zamanda çok eğlenceli neşeli bir arkadaş olurum. Dostumun ne sıkıntısı varsa yardımına koşarım.
Neyse bunlar değil bütün mesele. Hayatımızda olan insanlar gelip geçerken onlar bizlerde nasıl izler bıraktı biz onlarda nasıl izler bıraktık dönüp de bir bakmamız gerekiyor. Bugün en yakın arkadaşım kardeşim gibi dediğimiz insanlarla başta nasıldık sonra neler yaşadık bunlar çok önemli.
İş hayatındaki insanlar da çok önemli. Ailemizden çok onları görüyoruz onlarla vakit geçiriyoruz. Onların dertlerini dinliyoruz, onların gün içindeki modlarına maruz kalıyoruz. Müdürümüz bazen bizi azarlar, bazen sırtımızı sıvazlar. Herhangi bir yanlış yaptığımızda azarlanmamamız sizce mümkün mü? Bence değil. Bir kere yapılan hatada uyarıldıktan sonra tekrar tekrar aynı hatayı yapıp bir de azarlanmamayı beklemek ne kadar doğru?
Laf yedikten sonra da tavır alıyoruz yöneticimize. Yapılan yanlışı kabul edip çekilmek, susmak yerine hatamızı savunuruz. Aslında öyle olmamalı işte. Bütün gün yüz yüze bakan yine sizler oluyorsunuz. O yüzden insanlara karşı böyle olmamalısınız. Daha sonra hayatlarınızda neler olacağını nereden bilebilirsiniz? Belki çok yakın iki dost olacaksınız o kişiyle.
Kısacası demem o ki, insanlara önyargıyla yaklaşmamalısınız. Her ne olursa olsun.