Hayatımı değiştirmeye karar verdiğim o meşhur tarih.
1 yıldır birlikte olduğum adamla sonunda evlenmeye karar vermiştim. Babam haricinde herkes biliyordu bu durumu. En son babama “Ben evlenmeye karar verdim” cümlesiyle gitmeyi düşünüyordum. Benim ailem biraz muhafazakâr bir aile ve biliyorsunuz böyle ailelerde evlilik işlerini baba en son öğrenir ve oğlan tarafı gelene kadar baba oğlanı ve ailesini araştırır.
Gaziantep’te genelde herkes birbirini tanıdığı için erkek arkadaşım ve ailesi için kimse kötü demedi Allah var şimdi. Babam araştırmalarını yaptı ve “Tamam gelsinler” dedi.
Eee tabi bizi sardı bir heyecan. “Ben o gün ne giyeceğim?” diye gezmediğim mağaza kalmadı ama hiçbir kıyafet hoşuma gitmedi. Sanki o gün beni yansıtmayacaklar gibi.
O gün geldi çattı. En önem verdiğim bir diğer gün olan üniversite mezuniyetimde giydiğim elbisemi giymeye karar verdim en sonunda.
Evde büyük bir heyecan ve hüzün vardı. Sonuçta biricik kızlarını istemeye gelmişlerdi.
Biz iki kardeşiz. Benim bir erkek kardeşim var o da yurt dışında yaşıyor. O gün burada değildi. Çekirdek aile olarak annem, babam ve ben erkek arkadaşımı ve ailesini karşıladık.
Sohbetler edildi, iki aile de birbirini tanımak amaçlı konular konuştu.
Benim baba tarafı Gaziantepli. Erkek arkadaşım ve ailesi de öyle. Eski Antepliler birbirlerini bulmuşlardı. Benim bilmediğim mahalle çocuklukları ve belki de ortak geçen çocukluk anıları konuşuldu saatlerce.
Kahveler yapıldı, mevzu açıldı. Kız istemede oğlana tuzlu kahve içirirler. Aslında o geleneğin aslı başkaymış tabii araştırıp öğrendim ben. Kız eğer görücü geleni beğenmediyse “Seni beğenmedim ya da istemiyorum” demek için kahvesine tuz koyarmış ki oğlan anlasın diye. Ama şimdi öyle mi, tam tersi sadece tuz koymakla da yetinmiyorlar.
“Allah’ın emri Peygamber’in kavliyle kızınız Elif’ oğlumuz Alperen’e istiyoruz.”
Babam bana sordu “Ne diyorsun?”
Babama dönüp “Kahvesine tuz değil bal koydum, sence ne diyorumdur?” dedim.
Babam dönüp “Verdik gitti” dedi.
O an annemle göz göze geldik ve annemin yüzünde mezun olduğum zamanki ifade vardı. Hüzünlü bir gurur. Kızı hem kendi ayakları üzerinde durabilen biriydi hem de evlenmeye karar vermişti.
Üniversiteye ilk gittiğim zaman çok ağlamıştım başaramayacağımı düşünüp. Evlilik mevzusunda hiç ağlamadım. Çünkü sonuç önemliydi yani üniversiteden öyle ya da böyle mezun olmuştum. O yüzden bu evlilik işini de elbet becerebilirdim.
Büyük bir alkış koptu ve getirilen söz yüzüğü takıldı.
Eller öpüldü, fotoğraflar çekildi.
Artık o büyük olayın da atlatılmasıyla sohbet daha da keyiflendi. Erkek arkadaşım ve ailesi kalkmak istemediler. E tabii sohbet tatlı geldi, kendi çocukluklarını anlatan biri vardı karşılarında. Oturup saatlerce eski Antep’i konuştular.
Eşim benden 4 yaş küçük, bugün olmuş babam hala “Kandırmışsın yakışıklı oğlanı, parkta kendisine şeker mi verdin?” diye esprisini yapıp güler.