Son zamanlarda duyduklarımızla, gördüklerimizle hatta yaşadıklarımızla ülkem insanlarının; hele hele ulemalıktan, bilgelikten şundan bundan dem vuran insanların acayiplikleri, akıllara durgunluk veren beyanları karşısında apışıp kalıyoruz…

Bu kadarda olmaz, olmamalı diyoruz.

 

***

 

Son örnek.

Kendisine tasavvuf düşünürü(!) denilen birisi:

“Hamillerin sokağa çıkması terbiyesizlik” diyebilecek kadar ileri gidebiliyor.

Bu adam(!) TRT 1’de Ramazan Sevinci programına konuk olmuş muş(?)

 

***

 

Katıldığı programda ne diyor bu zat? “Böyle karınla sokakta gezilmez. Her şeyden önce estetik değildir. (Vay be daha daha ?)  Şimdi maşallah kanatlısı kanatsızı televizyonlarda uçuşuyor. (Haydi, oldu olacak insanların namus ölçülerini de siz ayarlayın, şu iş olsun bitsin).

Bakın bu adam vaaz niteliğinde daha neler söylüyor.

“Hamileliği davul çalarak ilan etmek bizim terbiyemize aykırıdır. 7-8 aydan sonra anne adayı biraz haza almak için beyinin (hani İslami ahlakta ‘bey’ yok turdu? Efendisinin) otomobiline biner, (şimdi burada da dur bakalım düşünür(!) efendi. Ya o hamile kadıncağızın beyinin otomobili yoksa?) bira dolaşır. Sonra akşamüstü çıkarlar.

Ayıptır ayıp (sanıyorum pet reklamlarını kastediyor) bunun adı realizm değildir. Bunun adı terbiyesizliktir.

 

***

 

Yahu be adam, insanda, biraz - karşıda olsan - karşındakinin özgür haklarına, yaşamlarına, mahremiyetlerine saygılı ol.

Ayıptır ayıp diyorsun asıl senin yaptığın ayıptır. Senin yaptığın saygısızlıktır, ukalalıktır.

Hadsizliktir!

 

***

 

Bu konunun ortaya atılmasındaki asıl maksat, kadınların giyim kuşamlarına sınır getirmek. Tesettür yetmiyor; ninelerimizin giydikleri çarşafları yeniden hayata geçirmek.

Neden olmasın?

Suudilerde, Afganlılar da, Sudanlılar da, Libyalılar da kadınlar burkalı, çarşaflı da bizde neden olmasın? Ne de olsa onlarda Müslüman bizde Müslüman’ız! Değil mi?

Sayın tasavvuf düşünürü, yeter!

Yeter artık kadınları bir meta, bir mal gibi görmeyelim. Kadınlarımızı evde oturmaya mahkûm ikinci sınıf yaratıklar(!) olarak görmekten vazgeçelim.

 

***

 

  Bütün bunların temelinde yatan gerçek, bu ulemanın gönlünden geçirdiklerinin dışa yansımasıdır.

Ve bu gerçek sadece bu ulemanın gönlündeki aslan değil; etrafında kilerinde görüşleri…

 

***

 

Bırakın artık şu kadınların yakalarını…

Bırakın kimseye zararları dokunmadığı sürece ki; kimseye zararları dokunmaz, istedikleri gibi giyinsinler, kuşansınlar, istedikleri yerlerde gönüllerince gezsinler, tozsunlar.

Tesettürlü tesettürüyle sokağa çıksın gezsin, bir diğeri şortla…

İster gebe çıksın, ister yeni doğmuş çocuğu kucağın da çıksın.

Sana ne bana ne?

 

***

 

Sen kendi yolunda olanlarla uğraş, onları kendi tasavvufi felsefenle eğitmeye, şartlandırmaya bak.

Bırakın hamileler canlarının istediği gibi canlarının istediği yerlerde gezsinler…