Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP genel başkanı olmasından sonra partide yapmaya çalıştığı değişiklikleri Mayıs 2012’de, “CHP Sola Dönüyor” başlığıyla, dile getirmiş; ideolojik yönelimlerden ziyade, parti içi demokrasinin uygulanması anlamında ortaya konulan çabayı işaret etmiştik. Daha sonraki birçok yazımızda da CHP’nin olumlu yönde değiştiğini, geçmişin yüklerinden kurtulmaya çalıştığını ve evrensel sosyal demokrasinin ilkelerini benimseyen bir sosyal demokrat parti olma yolunda ilerlediğini ifade etmiştik.
CHP’nin politik yönelimi, uzun süredir tartışma konusu değildi. Çünkü cumhuriyetin kuruluşundan bu yana sürmekte olan laik-antilaik çatışmasını yumuşatan, kılık-kıyafet konusunda din ve vicdan özgürlüğünden yana tutum alan ve askeri vesayetin geriletilmesi ile Kürt sorununun çözümü noktasındaki tutumuyla, CHP genel olarak toplumda beğeni ve kabullenme ile karşılanmaktaydı.
CHP’nin yöneliminin yeniden tartışma konusu olması, 2011 seçimlerinde sağ-muhafazakâr milletvekili adaylarını meclise taşıması, 2014 yerel seçimlerinde AKP ve MHP kökenli belediye başkan adayları göstermesi, Cumhurbaşkanı adayı olarak muhafazakâr bir isim olan Ekmelettin İhsanoğlu’nu birçok sağ parti ile birlikte desteklemesi ve son olarak da CHP milletvekili Muharrem İnce ile ÖDP Eşbaşkanları Alper Taş ve B.Seçkin Çetinkaya’nın, CHP’nin “Sağ”a yöneldiğini ve bu politikanın yanlış olduğunu iddia eden açıklamaları nedeniyledir. Biz de ÖDP Eşbaşkanlarının bu görüşlerini eleştiren bir yazı kaleme almıştık (Damar, 2014)
Öncelikle bizim görüşümüz, CHP’nin bu yöneliminin “Sol”a olduğu yönündedir. Yalnız şu noktayı vurgulamakta yarar olduğunu düşünüyoruz. Bu yazıdaki değerlendirmemizde “Sol” kavramını, sosyal demokrat hareketin sınırları çerçevesinde ve sosyal demokrasinin kendi içindeki sağı ve solu olarak düşünüyoruz.
Kapani (2012) siyasal partileri; bir program etrafında toplanmış, siyasal iktidarı paylaşmak ya da elde etmek amacını güden, sürekli bir örgüte sahip kuruluşlar, olarak tanımlar. La Palambola ve Weiner ise siyasal partileri bazı ölçütler kullanarak tanımlar (Çam, 2011: 417);
-Birinci ölçüt partinin sürekliliğidir. Partinin süresi, yöneticilerin başta bulundukları zamanı aşmalıdır.
- İkinci ölçüt, partinin bölgesel örgütlenmesi olmalıdır. Bu örgütler, parti ile ilişkilerini düzenli olarak sirdürmelidir.
-Üçüncü ölçüt, yöneticiler, iktidara etki yapmak değil, yalnız ya da başka liderlerle işbirliği yaparak iktidarı ele geçirme amacı gütmelidir.
-Dördüncü ölçüt göre ise parti seçimler ya da başka yollarla halk desteğini aramayı ilke edinmelidir.
Bu yazılar için şu linklere bakılabilir…
- “CHP Sola Dönüyor” http://blog.milliyet.com.tr/chp-sola-donuyor/Blog/?BlogNo=364166
- “CHP’nin Kamburu; Dersim” http://blog.milliyet.com.tr/chp-nin-kamburu--dersim/Blog/?BlogNo=388713
- “CHP’nin Sendikalara Bakışındaki Değişim” http://blog.milliyet.com.tr/chp-nin-sendikalara-bakisindaki-degisim/Blog/?BlogNo=365970
- “Yeni CHP’ye Eski Sözcü” http://blog.milliyet.com.tr/chp-nin-sendikalara-bakisindaki-degisim/Blog/?BlogNo=365970