Geçen hafta milletvekili mi, milletin vekili mi, demiştik.

Milletvekilimiz, arayıp bizimle aynı görüşte olmadığını dile getirdi. Suçlayıcı söylemini o anki duygusal durumuna verip, saygı duyuyoruz.

Ancak bizim de vekili olduğunu iddia ettiği vatandaşlarla görüşerek bu yazıları kaleme aldığımızı, bir not olarak eklemek isterim.

Yine yazı işleri müdürümüz Semra Öztürk’ün yazdığı gibi, aldıkları milletvekili maaşının part(i) time ücret olmadığını, 6 günlük mesainin karşılığı olduğunu hatırlatmak isterim.

Yani meclisteki mesainizden sonra, kalan 3 gün de işinizle, hastalarınızla, müşterilerinizle değil, vatandaşla ilgilenmeniz için alıyorsunuz o maaşı…

Yapıp yapmadığınızı da sizin vicdan muhasebenize bırakıyorum…

**

Evet, milletvekilliğinize partinizin lideri karar veriyor. Ama bu, vatana, millete karşı sorumluluğunuzu ortadan kaldırmıyor.

Bakın, devletin bakanı olduğunu hatırlayan Hazine ve Maliye Bakanı Lütfü Elvan, haftanın en çok konuşulan ismi oldu.

Arkadaşları alkışlarken, liderini onaylamadığını tavırları ile ortaya koyarken, aldığı eğitimin, bulunduğu makamın gereklerini yerine getiriyordu. İnandığı yolda bir duruş sergiliyordu.

Belki mevcut sistemin handikabı olarak görevinden olacak, makamını kaybedecek.

Belki de duruşundan geri adım atacak.

Ancak bu duruşuyla, en azından bu yanlışa ortak olmamıştır Sayın Elvan.

Doğrunun, yanlışın liderine göre değişemeyeceğini ortaya koymuştur.

Ve belki de ilk defa “Benim” değil “Devletin Bakanı” olmuştur.

**

İşin acı tarafı; Olması gereken tavrı, alkışlayacak duruma gelmemiz.

Tarım Bakanının, futbol maçlarıyla absürt savunma yapmasına, büyük binalar ile övünmesine sesimiz çıkmıyorsa,

İçişleri Bakanının “Siz yıkın, mahkeme kararı ardından gelir” demecine tepki gösteremiyorsak,  

Doğal olarak Elvan’ı alkışlamak düşüyor payımıza…

Yani en iyi yaptığımız işi…

**

Elvan’ın aynı duruşu devam ettirmesini temenni ediyoruz.

Peki biz vatandaş olarak bu duruşu sergileyebiliyor muyuz?

Bizim için mücadele edilmesini istiyoruz da biz ediyor muyuz?

Milletin değil “Benim milletvekilim…”

Devletin değil “Benim Bakanım…” 

“Benim Bürokratım…”

“Benim Memurum…”

Bu söylemlerin, ana sorumlusu da BİZ DEĞİL MİYİZ aslında?