Bir yıl kadar önce “Sermaye Grupları Uzlaşıyor” başlıklı bir yazı kaleme almıştım.* O yazıda, o günlerde yaşanan gelişmelerle ilgili olarak şu tespiti yapmıştım; “Hükümetin, “Demokrasi Paketi” adı altında yapmayı planladığı değişikliklerden biri uzun tutukluluk sürelerinin kısaltılmasına  yönelik değişiklik. Bu değişikliğin etkileyeceği en önemli davalar da  “Ergenekon” ve “Balyoz” adıyla yürütülen davalar. Bir uzlaşma yaşanıyor gibime geliyor. Bu uzlaşma ilk önce ekonomik altyapıyı temsil eden sermaye grupları arasında yaşanıyor. Türkiye’nin hâkim sermaye sınıfı olan “Büyükşehir Sermayesi” ile AKP ve “Cemaat” ortaklığının temsil ettiği “Anadolu Sermayesi arasında uzun süre yaşanan çatışma, Anadolu sermayesinin hakimiyetiyle sona erdi ve bu iki sermaye grubu kendi aralarındaki rol taksimatını yaparak, uzlaştılar. Bu uzlaşma, tabii ki üstyapıyı oluşturan kurumlara da yansımak zorunda.

Hükümet, uzun tutukluluk sürelerini kısaltmaya yönelik bu değişikliği isteyerek mi yapıyor, yoksa kamuoyunda bu davalara ilişkin inandırıcılık yitiminin bir sonucu mu bilinmez ama bilinen gerçek şu ki; bu davalardan uzun süre bir sonuç çıkmayacak ve çıkarılacak bir infaz yasası ya da bir genel afla, bu davalar kapatılacak gibi görünüyor.

Sermaye grupları arasındaki bu uzlaşma, eskiyi temsil eden kurumlara yönelik olarak 5 yıldan bu yana yapılan operasyonları durduracak ve yakın gelecekte, bu nedenle tutuklanan bütün sanıklar bir şekilde salıverilecek.

Çünkü asıl amaçlanan operasyon bitti.”

 

Bugünlerde Sayın Başbakan’ın, yazılı ve görsel medyaya yansıyan demeçleri, geniş kitle, özellikle de ulusalcı kitle tarafından şaşkınlıkla karşılandı.

 

Sayın Başbakan’ın bu demeçlerinde, geçmişte askerlerle ilgili kullandığı sözlerden ve argümanlardan eser kalmamasının; eskiden “savcılık” yapma derecesinde önemsediği“Ergenekon” ve “Balyoz” davalarını, çok fazla dikkate almamasının, eski genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları ile ilgili olarak “terörist” nitelemesinin haksızlık olduğunu ileri sürmesinin ve tutuklu askerler ile ilgili 3.yargı paketinin işlevsiz kalması nedeniyle, 4.yargı paketi hazırlatmasının nedeninin; yukarıda yaptığım alıntıda gizli olduğunu düşünüyorum.

 

Çünkü AKP’nin 2002 yılında Hükümet olmasıyla birlikte yaşanan “Anadolu Sermayesi-Büyükşehir Sermayesi” çatışmasının sonlanması, AKP’de cisimleşen Anadolu Sermayesinin, hâkim sermaye sınıfı konumuna gelmesi ve bu durumun siyasal-kültürel üstyapıya yansıması sonucu, ülkede uzun yıllar hakim olan “Büyükşehir Sermayesi”ni içinde “Ordu’nun” bir kliğininde bulunduğu bütün altyapı ve üstyapı kurumlarıyla birlikte alaşağı etti.

 

“Anadolu Sermayesi” açısından, mıntıka temizliği yapılmıştır. Ordunun içindeki “Büyükşehir Sermayesi”  klik tasfiye edilmiş, ordu, “Benim Ordum” konumuna getirilmiştir.

 

Ee, yeni Türkiye’ye, “Anadolu Sermayesini” hegemonyasındaki Türkiye’ye ordu lazım değil midir?

Bu ordu, NATO üyesi bir ülkenin ordusu değil midir?

Üstelik de, “Bölgesel Güç” olma heveslerinin depreştiği bu günlerde, zayıflatılmış, moral ve motivasyonu azalmış bir ordu fotoğrafı, bu hevesler ve iddialarla örtüşür mü?

Bu ordu fotoğrafı çevre ülkelere nasıl bir izlenim verir?

 

Bu durumda iktidar açısından yapılması gereken bellidir.

5 yıldır süren davalarla yıpranan, itibarı azalan, toplum nezdindeki güven endeksi aşağılara düşen ve komutanları teröristlikle itham edilen bir ordunun, yeni Türkiye’ye, Anadolu Sermayesine yapacağı bir katkı olmayacağı gibi, “Bölgesel Güç” iddialarını da berhava edici bir yönü olur.

 

O halde, yaşanan son gelişmeler bu pencereden değerlendirildiğinde, Sayın Başbakan’ın sözlerinde yadırganacak ve şaşırılacak bir yön yoktur.

 

Durum olması gerektiği gibi devam etmektedir.

 

*http://blog.milliyet.com.tr/sermaye-gruplari-uzlasiyor/Blog/?BlogNo=345439

*http://yenicizgihaber.com/default.asp?part=yazar&gorev=oku&id=1453