Ülke, zamları, fiyat artışlarını, vergileri, maaşları önüne katmış gidiyor. Asgari ücretli, memur, emekli barınma, giyinme ve beslenme ihtiyaçlarını harcamak için ekonomist oldu. Tasarrufu çocuklara anlatmaya gerek kalmadı. Ortaokul öğrencileri kitap alamamaktan dert yanar oldu.

Gelinen süreçte Gaziantep ülkenin en pahalı şehirlerinden oldu.

Gastronomi dendi yemek fiyatları uçtu.

Üreten şehir dendi sebze-meyve fiyatları uçtu.

Baklavanın başkenti dendi baklavanın fiyatı uçtu.

Son olarak inşaatı ile yükseliyordu ki konuta da zam geldi.

Kentte 1+1 dairelere 3 bin TL bedel biçilmeye başlandı. Kirada oturan vatandaş kira ödeyemez duruma geldi. Ev sahibi olmak için para biriktiren ise bir hafta içinde değişen fiyatları şaşkınlıkla izliyor.

Gaziantep artık pahalılığı ile anılan bir kent oldu.

Üretici dertli, tüketici dertli.

Bütün bu rakamlar yalnızca kentte barınanları etkilemedi aslında.

İşin sonunda kente gelen turistler dahi dert yanar duruma geldi.

Kentin adını dünyaya duyurdukça pahalılaştık. Vatandaş 'Keşke gastronomi şehri olmasaydık' diyor.

Sonuca bakınca üzülmeden edemiyor insan. Çalışkan Gaziantep'in, üreten Gaziantepli artık bir çözüm bekliyor...