“700 bin atama bekleyen öğretmen var” isyanına,
“Öğretmen açığımız yok” cevabını nasıl yorumlamak lazım?
Her yıl tekrarlanan bu diyalog, nasıl bitirilecek?
Bu cevaptan, sorunu çözmeye yönelik bir çaba görmek mümkün değil.
Mesaj gayet net;
“700 binin 20 binini bu sene aldık. Gerisi de başının çaresine baksın.”
**
“Açığımız yok…”
Tamam da neden 700 bin öğretmen adayımız var?
Bu sayıda mezun verilmesinin sorumlusu onlar mı?
Bu arada hafta sonunda işsiz 700 bine, 100 bin kişi daha ekleyecek sınav yapıldı.
Sayının artmasını izliyorlar, bizim gibi…
**
Aslında çözüm basit bir mantığa dayanır değil mi;
“Kova dolmuş taşıyorsa, akan musluğu kapatır veya kısarsın…”
Sen de 10 yıllık, 15 yıllık kalkınma programları dahilinde belirlemelisin meslek kontenjanlarını.
Ama işlerine gelmez karar vericilerin.
Umuttur fakirin ekmeği...
Bırakalım 4 yıl boyunca öğretmen olacağını sansın, henüz hayatın sillesini yememiş genç beyinler…
**
20 bin öğretmen daha alacaklarını, kendilerince müjde olarak nitelendirenler,
Aslında plansızlıklarını, beceriksizliklerini haykırırlar da çaresiz topluluklar sesini çıkaramaz.
4 yıllık eğitim sonrası aldığın diploma, Piyango çekiliş biletin olur.
Beklersin…
YA ÇIKARSA…
**
HERKES OKUDUĞU MESLEĞİ YAPACAK DEĞİL…
Nedir bu sözün anlamı?
Domates fidesi, yetiştiğinde gerekirse biber ya da hıyar ürünü verebilmeli mi yani?
4 yıl boyunca öğretmenlik eğitimi alan genci, marangoz mu, aşçı mı, servis şoförü mü yapalım?
Peki neden 4 yıl boyunca okutuyoruz?
Ne yazık ki bu soru, yanıt bulmuyor ülkemizde…
**
Bir sınav dönemi daha sona erdi.
“Hayatının sınavı” diye yıl boyunca strese soktuğumuz çocuklarımız, sınavlarını verdiler.
Şimdi alışveriş limitlerinin belirlenmesini bekleyecekler.
İlk üç bine mühendislik, ilk 15 bine doktorluk, ilk 200 bine öğretmenlik kapanın elinde kalacak.
PUANLARI KADAR MESLEKLERİ OLACAK…
Zannedecekler ki mühendis, öğretmen, iktisatçı olacaklar…
Okulu bitirdiklerinde gerçekler bir tokat gibi çarpacak suratlarına;
ÖĞRETMENLİK OKUDUN DİYE, İLLA ÖĞRETMEN Mİ OLACAKSIN YANİ…