ÖZLENENLER

Lütfen artık şapkalarımızı önümüze koyalım, bir masa etrafında, bizden- sizden demeden… Bu ülkeyi yöneten iktidarı-muhalefeti herkes… 

Ülkemiz savaşın eşiğinde…

Bunu görelim!

Önemsenmeyen savaş esintileri uğultu halini aldı…

Bunu duyalım!

Bu uğultular sadece Suriye cenahından değil; Libya cenahından, Mısır cenahından hatta Filistin cenahından (Akdeniz Asamblesinde) alınan karalarla… Gelir oldu…

Mehmetçikler…

Ne olduğunu, neden olduğunu bilmeden; yuvalarına için için yanan sönmeyecek ateşler düşürüp şehit oluyorlar!

Analar-babalar, bacılar-gardaşlar, babaya hasret, özlemle – hatta babanın ne olduğunu hiçbir zaman bilemeden – büyüyecek bebeler-çocuklar…

Sizler…

Bizi, ülkeyi yöneten sizler!

Ülke yönetiminin her kademesinde olan; muktedirler, muhalifler…

Bırakın artık, sen şunu yaptın, o bunu yaptı “sidik yarışını”

Önümüze bakalım…

Ülkem insanları…

Bir savaş istemiyor!

Ülkem insanları…

Mehmetler, Aliler, Hasanlar şehit olsun istemiyor!

Ülkem insanları…

Ocaklar sönsün, bebeler yetim kalsın istemiyor.

Atalarımız neden “al birini vur ötekine” demiş? Asırlardan beri Rus Moskof’uyla can-ciğer, kuzu sarması dost olmamış, olamamış? 

Çünkü dönek,  çıkarcı, menfaatperest bu Moskof ahalisinin ciğerini okumuşlar.  Yani sözün özü ne mal olduklarını çözmüş anlamışlar!

ABD denilen cılk, sömürgeci, çıkarcı, kaypak; dost görünümü altında arkadan hançerleyen… Hatta ülkenin asıl sahipleri olan yerli ahaliyi (Kızılderilileri) acımasızca katleden bir zihniyetin dejenere olmuş insanlıktan nasibini almamış yozlaşmış torunları…

En büyük yanlış bunlara güvenmek, bel bağlamak…

Çünkü ikisi de dünya huzurunu kendi çıkarları için yok sayan iki ülke.

Bakın, Rusya masa başında sütlü sütlü meleyip, bütün akitlere sadığız diyor ve o anda da akitleri tepeleyerek kalleşçe vuruyor!

ABD denilen cılk ülke; alay edercesine ŞEHİTLERİMİZE Allahtan rahmet dileyip…

NATO müttefikimiz Türkiye’nin arkasındayız diyecek kadar alçalabiliyor…     

Ülkem insanları…

Biz kendi öz topraklarımızda huzur içinde yaşayalım, istiyor!

Sükûnet istiyor…

Birlik-beraberlik istiyor!

Ve bizde dene gelen “Türkün Türk ten başka dostu yoktur…

Biz bu gerçeği kabullenmek, dostumuzu – olmasa bile – düşmanımızı iyi tanımamız gerekmektedir!