“İşsizlik yok, iş beğenmeme var…”

En son Ak Parti Konya Milletvekili Ahmet Sorgun tarafından dile getirildi bu söylem.

Destekleyen de oldu, şiddetle eleştiren de…

Yıllardır konuşulur bu konu…

Herkes kendi işine gelen tarafını alır, tezini savunmak için. Kimse işin özüne inmekle uğraşmak istemez.

Mesela bu tespiti yaparken, Sayın Sorgun’un bir milletvekili olarak “Neden?” sorusunu sorması ve buna göre çözüm arayışına girmesi gerekmiyor mu?

Neden verilen işi beğenmiyorlar?

Neden masa başı istiyorlar?

Türk gençlerinin masa başında çalışmaya bir meyili mi var yani?

Zora gelemiyorlar, anlamına gelmiyor mu bu?

 “Buldular, bunuyorlar” söylemleri ile geçiştirilemeyecek kadar önemli bir sorun…

**

1960 yılında  devletin ekonomik, sosyal ve kültürel amaçlarının belirlenmesinde hükümete danışmanlık yapması amacıyla Devlet Planlama Teşkilatı kurulmuştu.

Görevi; “Memleketin tabiî, beşerî ve iktisadî her türlü kaynak ve imkânlarını tespit ederek, takip edilecek iktisadî, sosyal ve kültürel politikayı ve hedefleri tayinde hükümete müşavirlik yapmak.” olarak tanımlanmıştı.

Yani devletin ithalat-ihracat politikasından, çiftçinin o yıl ne ekmesi gerektiği yönünde planlama ve yönlendirme yapmaya kadar geniş bir çalışma alanı vardı.

1960 yılında çok yerinde bir kararla kurulan bu kurumun düzenli çalışmasına imkan tanınsa, raporları dikkate alınsa, çiftçinin, üreticinin hali böyle mi olurdu bugün?

Devlet, planlama vazifesini siyasi endişelerden uzak yerine getirebilse, ilçelere kadar fakülteler açılmasını, meslek liseleri yerine imam hatip liselerinin desteklenmesini hayretle izler miydik sizce?

Raporları, planlamaları siyasetçilerin işine gelmeyen DPT,  işlevini  yerine getiremez hale gelince 2011 yılında kapanması kaçınılmaz oldu.

Ne gerek var planlamaya…

**

Tekrar iş beğenmemeye dönecek olursak;

Herhangi bir planlama yapmadığımız için  ihtiyacın çok üzerinde açılan hukuk, mühendislik, işletme, eğitim fakültelerinden mezun olan gençlerin ne yapmasını bekleyelim?

Evet herkes üniversite mezunu yapılınca sanayinin aradığı niteliksiz işgücü, meslek liselerine gereken değer verilmediği için ara eleman sıkıntısı oldukça arttı.

Ancak, yıllarca eğitim alıp, avukat, mühendis, öğretmen, işletmeci, iktisatçı unvanını alan gençleri, mesleklerine uygun iş istediği için nasıl suçlarız?

Aldığı eğitimle alakalı iş imkanı sunamadığımız gençlere, nasıl “İş var ama sen beğenmiyorsun.” diyebiliriz?

Ve baştaki söyleme şöyle bir soru yönlendirerek bitirelim yazımızı;

Sunduğumuz işi beğenmemeleri, bizim yükümlülüğümüzü ortadan kaldırıyor mu?