Bakın kurban bayramın yaklaşıyor. Aman ha, aman elinizden kurban kesmek gelmiyorsa,  sakın kurban kesmeye kalkmayın. Sonra hem kendinize, hem kurbanlık koyuna zarar verirsiniz.

 Tıpkı şu an ülkeyi yönetenler gibi, madem ülke yönetmeyi bilmiyordunuz. Neden talip olup, on yıldır ülkenin bir yüzyıl geriye gitmesine sebep oldunuz. Yüz yıl diyorum. Ama belki de daha fazla çünkü, ülkeye çevreye verilen zarar, belki yüz yılda da telafi edilemeyecek duruma geldi. Çünkü ülkenin komşuları ile yeniden, güven sağlayabilmesi için atılacak adımlar, nesiller sonrasına kaldı. Bu gün dünya ülkelerinin bile takdir ettiği, Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti ve halkını nasıl bir gözle gördüklerini  düşünmek bile istemiyorum. Yurtta sulh, Cihanda sulh diyen bir ülkenin, savaş çığırtkanlığı yaptığını bununda bütün kesimlere zarar verirken ülkeyi de yalnız kalmaya mahkum edenlerin, tıpkı acemi kasap misali, ayakta kurban kesmeye dönüştürdüler. Kurbanı yatırıp besmele çekmeden, bıçağı bastırıp sırf etinden kebap yapmak isteyen kasap Erdal gibi.

Şu an ülkede kurbanlık bir koyun, yönetenler acemi kasap gibi, ülkeyi kurban ettiler. Ancak ne kesip et yiyebildiler. Ne de çevresine ikram edebildiler. Üleşe çakallar saldırdı. Kurbanlık koyunu bize teslim ettiğin için senin payına kalansa kan, temizle bakalım. Bu da senin mükâfatın dercesine alay ettiler. Hani bizde bir söz var. Koyun can derdinde kasap yağ derdinde. Ülke halkı da aynı duruma düştü. Bakın çevrenize kararı kendiniz verin. Özellikle, Hatay’dan, Urfa’ya kadar olan iller, ilçeler ile Gaziantep, en büyük darbeyi yiyen ve acemi kasabın, kurbanlığı yere yatırmadan ayakta boynuna bıçak çalmasına döndü.