Kültür kavramını her daim kullanırız hatta bazı dostlarda ağızda sakız olmuştur. Eskiden anlatılır,  tartışılır ama asla bir sonuca bağlanamaz. Siyaset tartışmasından hiçbir farkı yoktur.

Gelenekçi, yenilikçi, devrimci, milliyetçi bütün ideolojik olan ve olmayan tanımlarla anlatımlar yapılır. Kültür genel yaşamdır ve değişkendir. Bir gelenekçi insan olarak kendimde son noktayı koyduğumu düşünüyorum. Ancak bir konuda da yanlış düşündüğümüzün farkına vardım. Sözde gelenekçi olan daha doğrusu kendine öyle bir süs veren insanlar ‘Kültürümüzü yaşatalım’ sloganı ile karşımıza çıkar. Şimdi kültür nasıl yaşatılır? Kültür insanların yaşayış biçimi diye tanımlar ve böylede bilinir.

O zaman tezatlık çıkmaz mı ortaya, iki yaşayış biçimini nasıl olacak, hem şimdiki zamanı yaşayalım hem de kültürü yaşatalım nasıl bir şeydir bu anlamış değilim. Ama dersek ki ‘kültür yaşatılmaz yaşanır’ sanırım biraz daha anlam ifade edecektir. Şimdi batı hayranları, veya her yeniliği çağdaşlık zanneden sarı ve makyajlı bayanlar vb. dostlarımız; -Olur mu öyle şey, Antep sokaklarında şalvar mı giyelim diye klasik ağızlarına yuva yapmış bu cümleyi kuracaklardır. Tabi ki hayır, sözüm ona şalvarı taşımak her kadının hakkını vereceği bir şeyde değil buda ayrı bir konu, acizane bir fikir geliştirdim bu konu ve kavram üzerine o da şudur ki, teknolojinin kullanılmasıyla yapılan, insan yararına olacak şeylerden kültür deyip vazgeçmek değil.Bu kültürü yaşatmak, yaşamak değil cahil olmaktır.

Ancak Türk toplumunun birlikteliği, yardım severliği, huzur dolu anları, insanın insana sığınabileceği, eğlencenin ellemeli   (dokunmatik) telefonlarla değil de, bire bir yapıldığı anları ve zamanları yaşayalım bu bağlamda kültürümüzü yaşayalım. Ama yaşayalım! Yaşarsak yaşatılabilir diye düşünmekteyim.