İnşallah duyduğum, okuduğum yanlıştır.
Okuduğum an kafama bu soru çakıldı kaldı. Peki, bu vatanı; etrafımızı kan gölüne çeviren, bizi bu gölün içine çekmek için uğraşan iç ve dış düşmanlardan bu kutsal vatan topraklarını, namussunu, şerefini kim koruyacak?
Çakıldı kaldı kafama bu lanet soru… Kim koruyacak… Kim koruyacak diye
Evet, soruyorum kim koruyacak?
Şöyle deniyor:
‘’Askerlik çağına gelmiş bir genç isterse 2-3 aylık temel eğitimi gördükten sonra, bakiye süreyi ASGARİ ÜCRET tutarı bir meblağı hükümete ödeyerek izinli sayılacakmış.
Yok, ben askerlik yaparım derse de askerliği süresince ASGARİ ÜCRET kadar ücret alacakmış!
Peki, ateş çemberi içinde kalmış; hemen her gün 1-2, 3-5 şehidin verildiği bir ülkede hangi babayiğit bir asgari ücrete talim ederek kendini ateşe atar?
Üzülerek itiraf etmeliyiz ki; yıllar yıllar öncenin o vatan aşkıyla yanan Mehmetçikleri, Hasanları, Alileri kalmadı.
Akşam anasının dizinin dibine çökerek ‘’anam ben bu gün de şahadet şerbeti içemedim’’ diye ağlayan babayiğitler, kaldı mı da asker olmak, gönül rızasına bırakılıyor.
***
Burada yine bir askeri ücret uğruna can verecek aç, yoksul garibanlar başrolde olacaklar.
Zengin gemisini dağdan bayırdan aşırırken, gariban sahipsizlerde bu gemilerin dağdan bayırlardan geçişini hasetle, hayranlıkla seyreder…
Aman sözüm yanlış anlaşılmasın. Hiç kimseyi itham da etmiyorum.
Atalarımız ne güzelde söylemişler:
Eşeğin gönlüne kalsa bir bağ maydanozu taşımaz…
Kızın aklını başına gelin olmak, oğlanın da aklını başına askerlik getirir… Demişler.
O peygamber ocağının karavanasını yemeyen, suyunu içmeyen, mutfağında yiyeceği yemeğin soğanını soymayan genç adamın bir yanı eksik demektir.
Dilerim ülkeler, diğer ülkelere düşman gözle bakmakta vazgeçerler, toprak bütünlüğüne saygı gösterirler de; ülkeler asker ihtiyacı duymaz ve bu tesis kendiliğinden lağvedilir…