Saygıdeğer okurlarım; Karıncaya sormuşlar “Nereye” Karınca cevap vermiş ve “Hacca” demiş. Bu gidişle mi? Demişler, “Bu yolda ölmem demi?” demiş. Ben de karınca misali, tam 42 yıldır kalemimi, bu ülkeyi medeni devletler seviyesine ulaştırma yolunda kullanıyorum. Benim gibi düşünenler ve yazanlarda az değil. Bu yolda bir arpa boyu yol aldımsa, kendimi mutlu hissedeceğim. Belediyelerimiz bizler için, bizim hoş bir vakit geçirmemiz için, parklar yapıyorlar. Ayrıca bu parklara temizlikçi, bakımcı veriyorlar. Fakat biz bunların kıymetini bilmiyoruz, bizlere düşeni yapmayanımızın çok sayıda olduğuna inanıyorum, inşallah yanılmış olam. Bakınız, bulunduğum apartmanın önünde Şehit Jandarma Uzman Çavuş Ali Çiftçi parkı var. Burada ikamet edenlerin durumunu bilemiyorum ama, bir çok parklara yolum düştüğünde bakıyorum ki, günebakan çekirdekleri, meyve kabukları, sigara izmaritleri vs. pisliklerle dopdolu olarak gördüğümde, moralim sıfırın altına iniyor. Bunlar ile park görevlisinin de başa çıkamadığını düşünüyorum. Bu sebepten de evimin önündeki parka gidip oturmuyorum. Çünkü bir tarafta yemek yerken, bir tarafta da çocuğuna kaka yaptıran hanımlara şahit oldum. Park bekçisine de, ben kirletirim, sen de temizlemek zorundasın diyenleri gördüm. İnsanlık bu mu? Bundan bir iki hafta önceki bir olayı size burada üzülerek anlatacağım.
Sabahleyin kalktım. Kahvaltımı yaptıktan sonra bilgisayarımı açtım. Gelen e maillere de baktıktan sonra caddeye inip, Binevler Dolmuşuna binip, şehir pasajının önünde indim. Baktım ki, belediye Pasajının köşesinde bir genç kuzu kestane diye ses veriyor. 100 gram aldım. Satıcıdan bir tanede boş kese kağıdı istedim. Kese kağıdı ile kestaneyi alıp, Balıklı Parkının doğu tarafındaki gazete aldığım bir büfe var. Onun önündeki bankların birisine oturup, kestaneyi yedikten sonra, büfeye gazete almaya gelince, çöpünüz nerede dedim. Yediğim kestane kabuklarını boş keseye doldurdum, onu atmak için. Büfeci çöp kovasını gösterirken, büfenin önünde duran bir genç “Dayı yurt dışından emekli olmalısınız. Bizimkiler bu kestane kabuğunu bir boş kese kağıdına koymasını bilmezler” dedi ama, o sırada beni sıkıntıdan bir ter bastırdı. Bu duruma çok üzüldüm.
Saygıdeğer okurlarım. Bir ata sözü var “Aslan Yatağından belli olur” demişler. Bir de ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözü var. “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” diyor. Acaba bizim başımız mı sağlam değil diye düşünüyorum. Türk’üz, Müslüman’ız demiyor muyuz? İslam’da “Temizlik imandan gelir” denmiyor mu? Öyle ise neden biz elin gavuru dediğimiz milletlere imreniyoruz? Onların bize imrenmesi gerekmez mi? Diye düşünüyorum,.Kendi kendime de kahrolup gidiyorum. Olmaz böyle bir şey, Biz her şeyden önce. Hangi dinden olursak olalım, hangi ırktan olursak olalım. İyiliği, güzelliği ve dürüstlüğü kendimize rehber edelim diyorum. Yukarıda da dediğim gibi; Hangi dinden olursak olalım, hangi ırktan olursak olalım, cinsiyet ayrımı da yapmadan, ülkemizde örnek bir insan olmanın yollarında yürüyelim diyorum. Çünkü bu memleket bizim memleketimiz, bu memlekette biz yaşıyoruz. Örnek tutum ve davranışlarımızı sürdürelim ki, Ülkemizde huzur olsun. Biz de huzur içinde yaşayalım. Ülkemizde huzuru ve güveni bizlerin sağlaması gerekir. Her şeyi de devletimizden beklemeyelim. Çünkü devletimizi de bizler temsil ediyoruz. Devlet yöneticilerini biz aramızdan seçiyoruz, devletin yöneticileri bizim aramızdan çıkıyor. Bir de ben, her zaman gazete köşemde güzellikleri görüp yazmak isteyen birisiyim. İnşallah bundan sonra adaleti, iyilikleri, güzellikleri görüp ve yazarım deye, umutluyum. Değerli okurlarım; Her birimiz bir mimar Sinan, Her birimiz bir Fatih olmalıyız. Mustafa Kemaller çoğalmalı ülkemde. Gelişmiş ve medeni ülkeler seviyesini aşmamız gerekiyor.
Bugünlük de bu kadar. Her zaman ki dediğim gibi; Beni unutmayın, sohbet köşemde sizler ile yine buluşalım. En güzel ve mutluluk dolu günler, hep ve hepimizin olsun diyorum. Hoşça ve dostça kalınız.