Büyük üstat, gönül adamı Neşet Ertaş ‘ kalpten kalbe giden bir yol vardır’ diye yıllardır dillerde, kalplerde yara almış ‘ Gönül Dağı’ türküsünü dinlediğimizde hangimize derman olmadı, hangimizi duygulandırmadı? Üstadın seslendirdiği bu türküyü anlamakta ayrı bir güzelliktir. Bugün şükürler olsun ki dillerde düşmeyen bu türkü aslında sevginin, aşkın samimi duyguların içimizde var olduğunu, ancak  popüler kültür ve popüler yaşama karşı biraz dirençsiz olduğu kanaatindeyim. Gönül dağı demişken bugün sizlerle biraz dağlarda, kırlarda gezinmek en güzeli olacaktır diye düşünüyorum. Çocuklarımız bugün okul şarkılarına bakıldığında, şiirlerine bakıldığında müfredata bakıldığında; kırlarla, dağlarla ilgili şiirler şarkılar  öğrenildiğini güzel bir sınıf öğretmeni dile getiriyor. Bir dağın ne işe yaradığını bilmeyen, bir kez olsun o havayı teneffüs edemeyen, okul ve evden çıkmamış, bir çiçeği kırlarda koparmamış bir  çocuk bir çobanın kavalındaki ezgileri nasıl anlayabilir. Çok iddialı bir söz ama bir çobanın kavalını anlamayan, kendini nasıl anlayabilir? Sevdayı nasıl anlayabilir? Sözüm ona ukalâlık yapıp aşktan nasıl bahseder?  Renklerin tonlarını sadece ayna karşısında yüzünü boyarken gören  sözüm ona sevgilim nasıl anlayabilir? Dağı, çayırı, çimeni……

Mustafa DAVARCI / Nam-ı diyar Çoban Mustafa

Hayatına siyaset girmemiş tertemiz bir yüreğe sahip gönül dostunu yazmak istedim. Gözlerine baktığınızda yaşanmış kederin kalbinizin en tabi yerine kadar ulaşıyor. Yukarıda bahsettiğim gibi gönülden gönüle giden bir yol vardır, işte o yolda karşılaştığım koca yürekli bir insan, kültürle yoğrulmuş, havanın temizliği kadar temiz, yüreği sevgilimin parfüm kokusuna inat burunları titreten anlamlı ve ahenkli bir yaşam, elindeki kavalı ile gönlümün bam teline sevgilimden daha iyi dokunan bir büyüğümüz, bir kültür elçisi konuk ettim bu hafta köşeme…..

Yolu Adıyaman/ Besni’den 20 sene önce buralara düşen, elindeki sanatı ile bugün dünya gözünü anlamlı kılan Mustafa Davarcı Islahiye nüfusuna kayıtlıdır. Elindeki kavalı ile caddede, toplantılarda, dost meclislerinde ,ruha melhem olan o acı, kederli anlamlı ezgilerin tek adresi olduğunu net bir şekilde gönüllerin gizil bölmelerinde yerini alıyor.

Mey çalgısını da icra eden Mustafa Bey bir zamanlar Antalya, Osmaniye. Adana, Mersin gibi illerimizde de düğün ve toplantılarda gönüllere sunum yaptığını tatlı bir ses tonu ile anlatıyor. Sohbeti o kadar güzel ve anlamlı ki sözünü kesip bir şey sormaya çekiniyorum. Ve devam ediyor….. Birkaç Türk sinemasının müziğinde yer aldığını, o içli kavalın kendisinin çaldığını buruk bir gönülle, içinde az bir sitem olan cümlelerde derdini anlatıyordu. Mahmut Tuncer, İzzet Altınmeşe, Nuri Sesigüzel gibi  sanatçılarla beraber olduğu onlara eşlik ettiğini yine kendisinden dinliyoruz.

On beş yaşında çobanlığa başlayan Mustafa Bey, gel zaman git zaman sıkıntılara maruz kalmış, askerlik, evlilik çocuk çoluk derken bugün bu güzel ve anlamlı şehirde yaşamını sürdürmekte sevgili dostlar. Sohbet arasında ‘tuz ekmek yediğin yere kurşun atılmaz’ diye üstü kapalı bir cümle kurdu bu büyük gönül adamı, aslında bir çok sebebi vardı bu cümlesinin ama kabuk bağlamış yaraları kaşımak istemediğimden sadece kavalındaki ezgilerle dertleri dinlemek kendini ifade etmesini sağladım. Bende bu cümleden yola çıkarak Tuz ekmek yediğim bu şehirde faydalı bir insanın, kültür elçisinin gönüllere girmesini sağlamak için bu hafta bu üstadın kalbini feyz alarak sizlerle buluşturmak istedim.Gönüller bir olunca GaziAntep bir başka olur……..