Basın bayramıymış, bu söze artık kargalar bile güler. Bu gün gördüğünü bildiğini doğruları yazamayan, eleştirip , makale yazamayan hırsıza ,namussuza çalana çırpana  bey efendi muamelesi yapan,parası olanın her haltı karıştırdığını görüp kaleme alamayan,basının bayramı bu olamaz.

Basın demek, korkusuzca haksızlığın,adaletsizliğin üzerine giden korkmadan yazan ve yazdıkları yayınlanan, yazarlardan oluşan bir kutsal meslektir. Ancak şu an adı olup kendisi prangalarla bağlı kolları, japon yapıştırıcısı ile yapıştırılmış, ağızları,6,5 dereceli güneş gözlükleri arkasından bakması gerektiği ve o şekilde gördüğünü yazması istenen yazardan, basın olsa ne yazar.

Bütün yasaklanan bayramlarda aynı kılıfa uydurulmadı mı? Yok iş kaybı, yok gençler yorulup hasta oluyormuş, yok yere masraflar yapılıyormuş. Yani devede kulak bahaneler ile getirilen yasakların içinde , halkın haber alma özgürlüğünü kısıtlayıp basına pranga vurup ,sonradan adına basın bayramı diyeceksin.

Bakın, ben kendim. DSP’nin hükümet ortağı olduğu günler, İl yönetim kurulu üyesi iken, DSP ve hükümet hakkında yazdıklarım yazılar dolaysıyla,o gün genel merkeze şikayet ettiklerinde, şu cevabı veren merhum Bülent Ecevit, ‘o bir yazardır. Partimizde olsa da gerçekleri yazacak olmasa da onun için sakın basın ve yazarlarla uğraşmayın’ demesi ile kendi partim içinde dahi eleştiriler yapıyordum.

Ama şu an, gördüklerimi, duyduklarımı ve yaşadığım olaylar ile eski bir siyasetçi olarak eleştirip yazamıyor ,yazıp yayınlanamıyorsa, hangi bayramdan bahsedildiğini çıkıp birileri söyleyebilir mi? Ancak bizim yazacaklarımızı,dış kaynaklardan, farklı olarak yazanların, hedef gösterenlerin, basın bayramı olduğunu kabul ediyorum. Yoksa demokrasiden bahsedilen bir ülkede bu kadar tutuklu basın mensubu olamaz.