Yepyeni bir ay, yepyeni bir mevsim. Şubat ayında yaşadığımız o korkunç olaydan sonra baharın gelmesi yaralarımızı bir nebze de olsa sarmaya başlıyor. Yaz şarkıları, kokuları bile başka geliyor bizlere. Daha enerjik, daha neşeli…
Yeni olana alışmak adaptasyon sürecini de gerektiriyor. Kışın yorgunluğundan çıkan insan, yeni bir harekete geçerken bazı sıkıntılar yaşayabiliyor. Kış saatinden yaz saatine geçmek, kışın zaten erken kalkamıyorken bir saat daha erken uyanmaya başlamak, güne isteksiz, mutsuz ve karamsar başlanmasına neden olabiliyor.
İlkbahar yeni ümitleri, heyecanları da beraberinde getirirken kimi insanlar beklentilerinin aksine mutlu olamıyor. Karamsar ve mutsuz ruh haline bürünerek çökkün duygu durumları yaşamaya başlayabiliyor. Birey kendisini içinde bulduğu bu ruh haliyle birlikte isteksizlik, uyku hali, enerji kaybı, motivasyon kaybı, dikkat ve konsantrasyon bozukluklarıyla yüz yüze kalabiliyor. Bu belirtiler hayat kalitesini olumsuz olarak etkilemeye başlıyor ve iş yaşamında ya da sosyal hayatta bir takım performans düşüklüklerine, iletişim problemlerine, iş gücü kaybına veya çeşitli problemlerin ortaya çıkmasına neden olabiliyor.
Mevsimsel depresyon veya bahar yorgunluğu olarak adlandırılan bu durum özellikle biyolojik olarak depresyona yatkınlığı olan bireylerde mevsim geçişlerinde daha sık görülebiliyor.