Bu gün size yıllar önce yaşamış bir karı kocanın Ramazan da oruçlu iken neler yaptıklarını hikâye etmeye çalışacağım.

 

***

 

Yıllar yıllar önce Şehreküstü de bir Antep evindeyiz.

Hayadın (avlu) etrafı ekinlik. Envai türlü çiçek. Hayadın uzunlamasına ekinliğinin ortalarına doğru bir yerinde yılların eskitemediği ve her yıl daha da gelişen yedi veren bir ariş (asma). Neredeyeyse hayadın yarısını kaplamış.

Hayadın ortalarında gibi bir yerde bir metre çapında ve 40-45 cm. yüksekliğinde yuvarlak bir gane (havuzumsu bir şey). Ortasında bir boru, gane bu borudan gelen suyla doldurulur.

İkindi namazını kıldıktan sonra Ayuş Bacı ganeden aldığı suyla hayad ı bir güzel sular ve daha sonra da çöp süpürgeyle süpürerek ağanın oturacağı şilteyi her zaman ki yerine kor, iftarlık hazırlama faslına geçerdi.

 

***

 

Ayuş Bacı ile Halil Ağa yaşlı başlı torun torba sahibi kimselerdi. Yalnız bu ikilinin Ramazan da oruç tutmaları seyre değerdi.

Her ikisinin de ortak bir özellikleri vardı.

Her ikisi de öyle sıradan tiryaki değillerdi. Tabiri caizse sapına kadar tiryakiydiler. 

 

***

 

Topa bir, bir buçuk saat kal ikisinde de sigarasızlığın verdiği stres ve nikotin isteği bunları bir anda bir birlerine düşman ederdi.

 

***

 

Halil ağa, Ayuş Bacıya güzünü seveyim der, Ayuş Bacı gözün çıksın anlar. Ya da Ayuş Bacı, Halil Ağaya gözünü seveyim dese bu defa da Halil ağa gözün çıksın anlardı.

 Ve o andan itibaren evde kıyamet kopardı.

 

***

 

İlk önce ağız dalaşı başlar…

Daha sonra bu ağız dalaşı boşanmaya kadar ilerlerdi.

Ve

Ayuş Bacı, Halil Ağanın eşyalarını kapının önüne koymaya başlar ya da Halil Ağa Ayuş Bacıya topla eşyalarını da babanın evine git derdi.

Oysa her ikisinin de gidebilecekleri ne baba evleri ne de ana evleri kalmıştı.

Konu komşu da bu ikilinin oruçlu iken yaşadıklarını büyük bir keyifle izlemeye alışmışlardı.

 

 

***

 

Haftanın bir iki günü tekrarlanan, bu trajikomik ayrılma, boşanma girişimleri, oruçlarını açıp; gündüz sardıkları sigaralardan birer tane içtikten sonra tatlıya bağlanır; yemeklerini yedikten sonra da oruçlu iken kapının önündeki koydukları eşyaları yeniden  içeriye taşırlardı.

 

***

 

Daha sonra da konu komşunun “gene nişledez Ayuş Bacı, boşanıymıydız ne?” diye soranlara gülerek “oruçluk hali böyle şeyler olur” derler pişkince geçiştirirlerdi.