Biz ne yazık ki, olaylardan ders dahi çıkartamayacak kadar kendimize müstakil bir toplum olduk.
Ne oldu da böyle olduk?
Neden herkesin işine gücüne, giyimine kuşamına hatta namus anlayışına karışır olduk?
Neden herkesin gönlünce yaşamasına, hareketlerine müdahil olma yetkisini kendimizde görmeye başladık?
***
Herhalde bu haddini bilmezliğin temelinde; - yerini, mevkiini her şeyden önce de sorumluluğunu bilen öğretmenlerimizi tenzih ederim. - Öğretmenin öğretmen olmayışı öğrencinin de öğrenci olmayışı yatmaktadır!
Derken de; öğrencinin de her şeyine karışılırsa o da ister istemez asileşir, haddini, öğrenciliğini bilmez olur! İsyan eder!
Ayrıca:
Amirin amir olmayışından memurun işçinin de bu sıfatları taşımayışlarından kaynaklanıyor.
***
Yahu sana ne?
Ben edepsizlik yapmadıktan sonra!
Yahu sana ne?
Ben edep yerlerimi açmadıktan sonra, kendimi edepsizce teşhir etmedikten sonra. Kanunların bana tanıdığı özgür giyinme, kuşanma ve de hareket etme haklarıma sen ne karışıyorsun?
Ben senin çarşafına, eşarbına mantona, türbanına karışıyor muyum da sen benim okulda adabımla giydiğim kıyafetime ne karışıyorsun?
Öğretmensen öğretmenliğini bil!
***
Tokat’ta bir ortaokulda ki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni, öğrencilerine:
“Zaten başınızı örtmüyorsunuz, size tecavüzde mubah, kötülükte mubah.”
Diyebiliyor!
Bu sözlerin muhatabı 7.sınıf öğrencisi, yani 12-13 yaşlarında çocuklar.
Ve aynı öğretmen:
Kentte Özgecan Aslan için düzenlenen eyleme katılan öğrencilerine:
“Siz koşarak eyleme gittiniz. O toprağın altında, Fatiha okudunuz mu? Sizde Özgecan gibi olursunuz!”
Bu nasıl bir temenni…
Ya da gözdağı verme?
… gibi olursunuz!
Neden öyle olsunlar?
***
Olmaz sayın öğretmenlerim, olmaz! “Kediyi sıkıştırırsın yüzünü tırmalar.”
Neden bu tür yol gösterici atasözlerimizden dersler çıkartmıyoruz?
Daha aklıselim olalım, öğrencilerimizi kazanmaya çalışalım. Onları kazandıkça siz onların nazarlarında çok daha yücelirsiniz!
Bizim öğretmenlerimizi rahmetle yad ettiğimiz gibi bu günün gençleri de sizleri rahmetle anar, ruhunuza Fatiha okur!