Bir yayınevinde karar kılınır.

 

Bu aşamada yazarın dikkat etmesi, araştırmada ağırlık vermesi gereken durumlar:

 

1-Yayınevinin dağıtım ağının nasıl olduğu, kimlerle çalıştıkları, daha önce basımı yapılan diğer yazarlara ait kitapların hangi illere, hangi kitapçılara nasıl dağıtıldığı ve ne kadar satış yaptığı, mutlaka soruşturulmalıdır.

 

Eğer yayınevinin dağıtım ağı güçlü değil ise kitabın dağıtım ve satışını yazarlar kendileri yapacağı açıktır.

 

2- Yazarla birlikte çalışılacak, eserin basımını yapacak olan yayınevi ile yapılacak sözleşmede asla unutulmaması gereken, sözleşmeleri yayınevlerinin hazırladığıdır. Bu nedenle bütün sözleşmeler yayınevinin lehine ve yazarların aleyhinedir.

 

Sözleşme madde madde ve anlayarak okunmalıdır. Eğer anlamakta güçlük çekiliyor ise bir avukattan yardım istenmelidir.  Beğenilmeyen, yazarın aleyhine olan, eksik görülen maddeler sözleşmeden çıkarttırılmalıdır.

Yazarlar yayınevinden sözleşmeyi düzeltmesini isteme hakkına sahiplerdir.

 

Yazarlar kitap bastırabilmenin heyecanı, telaşı ve en önemlisi düşünceyi somuta dönüştürme sevinci ile ilk zamanlarda emeğini bir başkasına hazır sunduğunu ve başkasının o emek üstünde farklı işlemler yapabileceğini bilmiyorlar.  Kendi içinde bir tek hedefi ve isteği vardır, kitabını yayınlatmak.  Gayet saf ve art niyetsizdir duyguları ve karşılarındaki kişilerinde aynı duyguları paylaştığını düşünürler.

 

Sözleşmeye imzalar genellikle yayınevi ile yazar anlaştığı gün atılır ve süreli zaman o an başlar. Kitabın baskısı ise iki- üç ay sonra gerçekleşir. Öyle ise sözleşmenin süresi kitap basıldığı an başlamalıdır. 

 

3- Karşılıklı olarak sözleşme imzalandıktan sonra iş eserin basımına gelir.

Yayınevi sözleşme formatında yer aldığı şekilde eserin editöryal ve basım çalışmasını yapar ve yazara "Prototip”  yani eserin taslağını sunar. Bu konuda da hiç heyecanlanmadan eserin taslağını yazar tarafından çok iyi şekilde incelemelidir.

 

4- Eseri basan yayınevi büyük şehirlerde düzenlenen kitap fuarlarına katılıyorsa ise kurduğu stant için yazardan kira parası isteyemez. Yayınevinin katıldığı bütün fuarlara yazarın katılma hakkı vardır ve yayınevi buna izin vermek zorundadır.

 

 

Geçekler bazen farklıdır

Zira olayın iki tarafı vardır: yazar ve yayıncı.

Bir taraf tabiri yerinde ise avuçlarına emeğini almış güle oynaya yayıncıya teslim eder. Öteki taraf büyük ve orta büyüklükteki yayıncıların kapılarından dönen yazarların kitaplarını basmak için bekler.

 

Kitap baskı parasını yazarların kendisi ödediği için, yayıncılara kitap baskı maliyet sıfırdır. Hele hele sözleşmede farklı bir madde var ise…

Örneğin, baskı parasının üçte ikisini yazarın, üçte birini yayıncının karşıladığı sözleşmelerde yayıncı daima karda, yazar zarardadır. Çünkü kitabın yirmi-otuz adedi yazara verilir, geriye kalanı yayınevinin olur. Yazar, her defasında bir başkası gibi kitabını satın alır. Yazara kitabın maliyeti de piyasa fiyatının dörtte üçüdür.

 

Yazarlar kaç kitabının basıldığını gerçekten bilebilir mi?

Sözleşmede, kitap baskı parasının tamamını yazar ödemiş ve basılan kitabın tamamını yazar almış ise belki ama basım parasını yayınevinin ve yazarın ortak karşıladığı sözleşme biçiminde kaç kitabın basıldığından emin olmak zordur.

 

Yazmak zor iştir ama dosyayı bastırmak çok daha zordur. Kitabı tanıtmak-dağıtmak hepsinden zordur. Bireysel yayıncılıkta yazar iyi pazarlamacı olacak ve kitap satacak.  Hem de eşine, dostuna ve “birbirimiz” dediği kişilere satacaktır. Yani yazarın kalem tutan eli paraya bulaşacak. İşin içine bu şekilde para katılır ise yazar da popüler olanı yazacak ve bir an önce kitabının satışını bitirerek, bedava olan ikinci baskının yolunu açacaktır. Bu davranışta etik olmayacaktır. Yazar o gün olmasa bile gelecekte bir gün kalem tutan elin başka maddeye değmesinden rahatsız olacaktır.

 

Zaten yazar bireysel yayıncılığın getirdiği pek çok sıkıntının psikolojik yükünü taşırmaktadır. Her olumsuzluk sözleşmeler gereği yazarı köşeye sıkıştırmaktadır. Dönem dönem yazar ve şairlerden bu konularda yakınma duyulur. “Vallahi ticaretten anlasam, yayınevi kuracağım. Kimse ile uğraşmayacağım”, gibi.

 

Aslında her kişinin yayınevi kurması gerekmiyor.

Yazarlar-yayıncılar birbirlerinin haklarını kendi hakları gibi korusalar, birbirlerini anlamaya çalışsalar, birbirlerine karşı dürüst olsalar ve sözleşmelerde acemiliklerinden ötürü yazarlar zarar görmese yayıncı da yazarda konumundan hoşnut olur. 

 

Kendi parası ile kitap bastırmak zorunda kalan yazarların haklarının korunması, onların ticari malzeme olarak görülmemesi gerekir. Bunun için başta yasalarda yazarların ve şairlerin hakkını koruyan açık ve net maddeler olmalıdır. Amma her durumda yazar ve şairler olumsuzluklarla karşılaşıldığında, kuşkular oluştuğunda, ilgili bakanlıkla iletişim kurmalılar. Sorunu paylaşmalılar, bilgi almalı ve sorunun çözümü için ne gerekiyor ise yapmalılar. Tabii ki meslek birlikleri de yazarların ve şairlerin tarafındadır.

 

Birçok yazar ve şair kendisine yapılan olumsuzluğu fark ettiği halde susuyor. Bunun nedeni, bütün yayınevlerinin kapılarının yüzlerine kapanacağına dair korkularıdır. Bu korkunun içinde unutulan ise, işini kurallarına göre yapan saygın yayınevlerinin her zaman doğrunun yanında olacağıdır.

 

Bir gün yazarlar-yayıncılar hak ettiği yerde olacaktır. Kalem ve emek mutlaka saygı görecektir.

 

Sevgiyle