Vicdan denince aklıma merhamet geliyor.

Zamanımıza bakıyorum da kimse de vicdan, sevgi, saygı gibi duygular kalmamış.

İnsanlar gözlerini kırpmadan kendi kanından olan kardeşlerini öldürüyorlar. Görmediğimiz bir şey kaldı mı acaba?

Geçenler de vicdan ile ilgili bir yazı okumuştum. Onu sizinle paylaşmak isterim:

Vicdan

Berbat bir şey kendisi bazen.

Bazen de harika.

Onla da olmuyor, onsuz da!

Kaçsam kaçamıyorum. Zaten her ne kadar kurtulasım gelse de bazen, kurtulmak da istemiyorum.

İnsanın vicdanı olmalı. Vicdanı terk edecek olursa onu, iki eli kanda olsa da yakasına yapışıp canı ne kadar acısa da asla onu elden bırakmamalı.

Çünkü korkarım vicdansızlık, vicdanın verdiği acıdan da beter olmalı. Hiç olmazsa vicdan arada çok tatlı.

İnsan, içinin boş haliyle yapayalnız kaldı mı; sorgulayacak, üzülecek, sevinecek, huzur bulacak veya huzursuzluk yaşayacak duyguları ortadan kalktı mı, yaşar görünen bir ölü hali olmalı... dayanılmaz olmalı.

İnsanın başkası tarafından cezalandırılıp yargılanmasındansa, kendi vicdanının yargılaması, en adil ceza olmalı... Hani vurunca gül biten cinsten.

Vicdan öyle dürüst, öyle yalansız ki çünkü, hiçkimsenin bilemediği, bulamayacağı her türlü yanlışı biliyor. Sen ne kadar saklarsan sakla vicdanın karşısına çıkması gerekeni, o, dipsiz gibi duran gönül kuyusundan illa ki bir gün çıkarıp önüne koyuyor. Sen onu saklasan, o seni sobeliyor.

Sen gömsen toprağa, o illa yeşeriyor.

Sen unutsan haksızlıkları, o sana hatırlatıyor.

Öyle bir gücü var ki hatta, sana er ya da geç doğruları öğretiyor.

O yüzden, bazen, belki...

Birilerini, bir şeyleri yargılamaktansa, kendi vicdanına teslim etmek...

İnsanın kendi vicdanına da iyi geliyor.

Ani bir sinirden bir şey yaparken lütfen vicdanımız olduğunu unutmayalım…

(ALINTI)