Her şeyimizle bir tuhafız vesselam!

Elimizdeki nimetleri, imkânları har vurur harman savururuz…

Bu imkân ve nimetler elimizdeyken hangimiz:

“Lambayı idareli kullanmazsak, yarın lamba yerine idare yakarız” diye düşünürüz. Düşünmeyiz.

Mahallemizde sokak aralığında bir bakkaldan her gün gazetemi gider alırım. Gidip gelmem taş çatlasa on dakika.

Bakkalımız kendi kendine bayramdan başlamak üzere tatil verdi.

Ve bizde de şafak attı tabii.

Zaman zaman “yahu bizim neden bir kapıcımız yok, bir gazete almaya bile ben gidiyorum” diye yakınır şikâyet ederdim. Yani anlayacağınız o on dakikalık gazete alma mesaisi bana angarya, yük gelirdi.

 

Bizim bakkalın tatile çıkması üzerine gazete alabileceğim en yakın yer normal yürüyüşle 15-16 dakika.

Ha yukarıda tuhaflıklar dedik ya…

İşte bendeki tuhaflıklardan birisi.

Gazete aldığım bakkaldan çok daha yakın başka bir gazete satan daha var. Hemen caddenin karşısında, ama adamdan bir kere gıcık aldım. Yoksa daha önce ondan alıyordum gazetemi. Bir kere bir müşterisini aşağılayarak “almazsan alma git başka yerden al” diye çemkirmesine şahit oldum. Bu adam yarın aynı şeyi bana da yapar bir başkasına da yapar dedim ve bir daha o dükkâna gitmedim.

Oysa o adam halen aynı yerde ve halen gazete satıyor.

Benim yaptığım ne kadar akıllı işi?

Bu sıcak günlerde bir gazete için 15-16 dakika git 15-16 dakika da geri dön.

Ama bizim bakkala da hayıflanmıyor değilim.

“Be adam sen bir bakkalsın; senden devamlı ihtiyaçlarını karşılayan belli bir müşteri potansiyelin var. Bunları bu kadar rezil etmeye ne hakkın var.” Diyeceğim de diyemiyorum.

Çünkü onunda hakkı dinlenmek tatil yapmak.

İşte tuhaflıklarımızın arasında bir de bencilliğimiz var.

Ama yapılacak hiçbir şey yok çünkü bu bizim yaratılış özelliğimiz.