Birkaç hafta önce Milli Eğitim Müdürlüğü, “97 bin 500 Suriyeli öğrencimiz var” açıklaması yapmıştı. Yoğun gündem arasında kaynamıştı. Değerlendirmek bugüne kısmetmiş.

Son dönemde hesap makinesini elimizden düşürmüyoruz ya, gelin biraz dört işlem çalışalım. Durumumuza rakamlarla bakalım.

**

Eğitim denilince hep fiziki şartları koyuyorlar ya önümüze. İşte durumumuz…

97 bin 500 öğrenci, ortalama 35 kişilik sınıflardan 2 bin 785 derslik demek.

2 bin 785 derslik, 30 derslikli 93 okul anlamına geliyor.

Biz, bugün Gaziantep Valiliği’nin 100.yılda 100 okul projesini alkışlarken, sadece Suriyeliler için 100 okul gerektiğini atlıyoruz. Artan nüfuslarıyla Suriyelilere, her yıl en az 10 yeni okul gerekirken, bu kampanyanın ancak Suriyelilerin 10 yıllık okul ihtiyacını karşılayacağını da es geçiyoruz.

Türkçe bilmeden sınıflara yerleştirilen Suriyelilerin, kendi çocuklarımızın eğitimine verdiği zararı ise matematik, kesinlikle sonucu EKSİ çıkan bir denklemle koyuyor önümüze…

**

Gaziantep’te resmi olarak 500 bin Suriyeli ’den bahsediliyor. Ama Gaski bile su tüketimlerini hesaplarken 700 bin Suriyeliyi baz alıyor.

Hadi biz de 700 bin üzerinden yapalım hesaplarımızı…

700 bin Suriyeli, 175 bin konut ihtiyacı demek.

Yani 20 daireli 8 bin 750 apartman…

Bugün Gaziantep’te konut fiyatlarının fahiş artışından şikayet ediyoruz. İstanbul’dan sonra konut fiyatlarının en fazla yükseldiği şehir Gaziantep.

500 binin üzerinde Suriyeli nüfusuna sahip iki şehirde, konut fiyatları uçarken, Suriyeli etkisini nereye koymalıyız sizce?

**

8 bin 750 apartman, yıllık 26 milyon kilovat elektrik tüketimi demek.

Yıllık 2 milyon 500 bin metreküp su tüketimi demek.

700 bin nüfus, en iyimser tahminlerle 100 bin araç demek.

Bugün “Gaziantep’in trafiğine ne oldu?” diye soruyoruz, birbirimize…

**

Matematik bilimi, gerçekleri, itiraz edilemeyecek şekilde, net olarak koyar önümüze.

Matematikte 2+2’nin karşılığı her zaman 4’tür.

Sonucu bazen 3, bazen 5 çıkarmak isteyen siyasetçi, o nedenle çok sevmez matematiği.

Faizi düşürür, döviz artar. Artan döviz, enflasyonu körükler.

Çıkamaz işin içinden.

Doğal olarak, sosyal bilimlere başvurur.

“Nasr” der, “Vatan” der, “Kurtuluş Savaşı” der…

Duygulara, inançlara, hitap ederek toplumları kandırmak daha kolaydır.

Tabii bir süre içindir bu. Eninde sonunda gerçekler, hem de daha acı bir şekilde çıkar karşımıza.

**

Gaziantep özeline dönersek;

Eğitimi kapatırsınız, trafik sorununda gösterir kendini.

Trafiği ayarlarsınız, işsizlik alır başını gider…

Hava kirliliği, sosyal-kültürel yozlaşma, asayiş olayları…

Eninde sonunda tek gerçeğe götürür sizi;

Yüzlerce yıllık tarihiyle, adım adım 2 milyon nüfusa ulaşan bir şehre, 10 yılda 700 bin kişi eklerseniz,

Eninde sonunda o şehri batırırsınız…

Sizler bugün sessiz de kalsanız, “Ensar” kılıfına da sarılsanız, rakamlar haykırıyor;

GİDİŞATIN İYİ OLMADIĞINI…