İstanbulspor maçından “alın teri ve gözyaşı” ile alınan üç puandan sonra önümüzdeki ilk hedef Samsunspordu.

Çok öyle teknik, taktik yaygarasına gerek yoktu. Bu maç kazanılmalıydı ve kazanıldı.

Takımda garip bir hava oluşmuş durumda. Kötü yönde değil bu hava, aksine iyi yönde.

Performans olarak iyiler ve idare edenler olsa da galibiyet her şeyi unutturuyor.

Yoksa Maxim’in haftalardır kötü oyununu neyle açıklarız ki?

**

Oyunun iyileri arasında Nkoulou ve Dragus isimleri başı çekerken iki haftadır arda ve yıllardır aynı çizgide oynayan Djilobodji’ye ek olarak, yaşını başını almış solbek Morais Samsun maçının göze batanlarıydı.

Kalede Nita penaltıdaki bekleyişi ile değişik bir kişilik olduğunu kanıtladı.

Önce rakibe ve topa doğru gidip topla konuşması ardından elini arkaya bağlayarak vuruşu beklemesi ve hatta ihlal yapsa da penaltıyı kurtarışı ile tebessüm ettirdi…

**

İlk 20 dakikada galibiyeti perçinleyecek skordan sonra kamyonu kalenin önüne çekerek duvar ördük resmen.

Geri kalan dakikalar nasıl geçecek diye beklemeye başladık.

Samsunun beceriksiz ayakları bizim İtalyan tarzı direnişimize cevap veremediği her pozisyonda derin oh çekmekten ciğerlerimiz açıldı neredeyse…

Saçma bir penaltının geliş dakikası bile işimize geldi.

Maçta öyle bitti zaten…

**

Evet arka arkaya iki galibiyet güzel.

Tek amaç kazanmaksa, bundan iyisi Şam’da kayısı.…

Yok göze hoş gelen futbol ve üst sıralar hedefleniyorsa bu şekilde işimiz zor.

Dur bakalım bu hafta Başakşehir karşısında ne yapacağız.

İyi haftalar.