Kanunlarımız diyormuş ki;
İki komşu bir diğer komşusundan fazla şamata yaptıklarından dolayı şikâyetçi olurlarsa, polis fazla şamata yapan yani şikâyet edilen mesken oturanlarının kapılarını çalarak: kapının dışında “hakkınızda fazla şamata yaptığınız için şikâyet var. Bundan böyle daha dikkatli olun komşularınızı rahat etmeyin” diye uyarırmış…
Şikâyetin tekerrüründe hem şikâyetçi hem de şikâyet edilen komşular karakola davet edilerek dertleri dinlenir araları bulunmaya çalışılırmış…
Polisin bu konuda yapabileceği başka bir şey yokmuş…
***
Ancak…
Fuhuş ya da bir başka suç iddiası varsa, o zaman da savcılık izniyle polis bilinen adreste arama yapabiliyormuş…
***
Şimdi konumuza gelelim.
Dünde belirtmiştim 18 yaşını ikmal etmiş bir genç kızımız ya da oğlumuz üniversiteye bir şekilde kapağı atmış.
Bütün dertleri en ucuz ve de kısa yoldan üniversiteyi bitirmek; anasının babasının yemeden içmeden oğlum ya da kızım okusun diye gönderdikleri para yükünden onları kurtarmak olan. Akılları fikirleri bir an evvel hayata atılarak, ahir ömürlerindeki analarını babalarını rahatlatmak olan iki genç “gelin bakalım siz aynı evde kalıyormuşsunuz” diyerek sorguya çekildiklerinde:
Genç delikanlı derlerse ki: (Belki kimileriniz ateşle pamuk bir arada durur mu diyecektir. Gerekirse öyle bir dururlar ki. Hem de koyun koyuna yatsalar dahi beyinlerindeki gerçeklerden dolayı birbirlerinin farkında dahi olmazlar.)
“Sayın komiserim ya da hâkim beyim. Benim derdimiz bir an önce okulu bitirmek garip anama, garip babama ahir ömürlerinde rahat bir ömür sürdürmek. Oğlum ‘şu oldu’ dedirmek onlara bu gururu, bu zevki yaşatmak. Beraber kaldığın kız ise benim dünya ahret anam, bacımdır. Ona kötü gözle bakmam mümkün değil. Dediğim gibi benim bütün derdim bir an evvel şu üniversiteyi bitirip, bu kentten bir an önce defolup gitmek.”
***
Sorgulama sırası genç kızımıza geldiğinde, genç kızımız da derse ki:
“Sayın komiserim ya da hâkim beyim. Ben buralara oynaşmaya keyif çatmaya gelmedim. Anamın, babamın bana yiyip içmeden, kızım okusun diye göndermeye çalıştıklar üç beş kuruş yükten bir an önce onları kurtarmak; ahir ömürlerini rahat bitirmeleri, “kızım şükürler olsun okudu’ dedirtmek için çalışıp çırpınıyorum. Benim ne beynim, ne de bedenim beni suçladığınız şeylere hazır değil. Beynimde anamın babamın bana harçlık yollamak için çırpınışları varken ben bu tür şeyleri nasıl düşünürüm?
Ayrıca beraber kaldığım onunla yatıp kalktığımı söylediğiniz ev arkadaşım benim için sadece bir arkadaş. O benim dünya ahret babam, ağabeyim. Onun odası ayrı benim odan ayrı. Kapılarımızı kapattığımız an kendi dünyamıza gömülür kalırız.
Derslerime çalıştıktan sonra da ana baba hasretiyle kıvrılır, o hasret sarılarak uyurum.”
***
Bunlara cevabımız ne olur?
Gözle görülen bir olay yok.
Sadece komşuları olan tutucu bir ailenin evhamları, kendilerine has düşüncelerinden dolayı bu gençlere zülüm etmek ne derece doğru, adaletli ve insani olur?