Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, şehit öğretmen Ayşenur Alkan’ın, olay sırasında dahi öğrencilerini düşündüğünü belirterek, “Ayşenur Alkan öğretmen, görev aşkıyla hareket etti.” demiş.
Ayşenur öğretmenin, görev yaptığı okula da adının verilmesini emretmiş.
Öğretmen Ayşenur Alkan İlkokulu…
**
Ayşenur öğretmen, o korkunç saldırıda öğretmenlik refleksi ile hareket etmiş, kendisine emanet minik canları korumak için kendi hayatını ortaya koymuş bir öğretmen.
Ancak ne acı ki öğretmen unvanını, ancak şehit olduktan sonra alabilmiş bir eğitimci.
Ayşenur öğretmen, ataması yapılmayan, gelecek yıl öğretmenlik yapıp yapmayacağı, idarecilerinin iki dudağı arasına bakan bir eğitim emekçisiydi.
Sözleşmesi yenilenmezse belki de başka bir sektörde çalışmak zorunda kalacak, eğitim aldığı mesleği bir daha yerine getiremeyecekti.
**
Sayın Bakan şimdi ağzını doldura doldura “öğretmen” ve “görev aşkından” bahsediyor ya;
Öğretmenlerin uzmanlık sınavına girme şartlarından birisi, 10 yıllık çalışma süresidir biliyorsunuz. Ayşenur öğretmen yaşasaydı, çalıştığı bu süre öğretmenlikten sayılmayacaktı bile.
Belki atanmayan bir öğretmen olarak o da bakana çiçek veren öğretmenler arasında olacak, bakanın ilgisizliğine o da muhatap olacaktı.
**
Öğretmenlik diplomasını alırlar, yetmez.
Gece gündüz çalışıp, KPSS’den yüksek not alırlar, yetmez.
Öğretmen olmalarına karar verecek, kurayı beklerler. Bu unvanı almak için çalıştıkları kadar da şanslı olmaları gerekir.
Bir kısmı, Ayşenur öğretmen gibi imkân bulurlarsa, tombaladan çıkana kadar sözleşmeli öğretmenlik yaparlar.
Ama Anayasanın “Ücrette adalet sağlanması” başlıklı 55 inci maddesinin, “eşit işe eşit ücret” yükümlülüğünün devlet eliyle parça parça edilmesinin en güzel örneğidir, sözleşmeli öğretmenlik.
Sözleşmeleri boyunca aynı işi yapmalarına rağmen, hiçbir zaman öğretmen olarak kabul edilmez, idareciler tarafından hor görülürler.
Öğretmen sınıfına koyulmaları için böyle bir trajik olayın yaşanması gerekir.
**
Sayın Bakan’ın dediği gibi görev aşkıyla hareket etmiştir, Ayşenur öğretmen.
Peki sizin bakanlığınızda, bakan yardımcılarınızda hiç yok mudur, bu görev aşkı?
Sözleşmeli öğretmenlerin sorununu çözmek, girmez mi sizin görev tanımlarınıza?
**
Ayşenur öğretmen, kısa öğretmenlik geçmişinde, kendisine teslim edilen minik canlar için gerçek bir öğretmen olmuştur.
Ama siz, Ayşenur öğretmenin Bakan’ı olabilmiş misiniz?
Orası biraz muamma…
Sözleşmeli öğretmenin öğretmenliğine bakınca;
Keşke Bakanlık da sözleşmeli olsa diye düşünmeden edemiyor insan…