İslam’da kadına değer veren, kadını yücelten, erkekle kadını eşit tutan neredeyse hiç bir ayet yoktur. Peki, İslam’da kadınlar neden 2. sınıf insan muamelesi görmektedirler? 

Bu sorunun cevabı, İslam’ın çıktığı coğrafyanın ve o coğrafyada yaşayan insanların gelenekleri ve yaşam biçimleriyle alakalıdır. İslam’dan önceki Arap coğrafyasına bakıldığında, kadına hiç bir değer verilmezdi. Kadının hiç bir hakkı yoktu. Ne şahit olabiliyordu ne de bir yerde söz sahibiydi. Üstüne üstük bunlar yetmezmiş  gibi, yeni doğan bebekler kız olduğu zaman bunların diri diri gömülmeleri bir adet olmuştu.
İşte böylesine çağdışı, köhne, sapkın bir toplumda İslamiyet doğdu. İslam, her ne kadar büyük bir devrim yapmış olsa da, eski geleneklerden kurtulmak ve o gelenekleri bir anda silmek pek mümkün olmamıştır. Yapılan olay, sadece şartları biraz iyileştirmek olmuştur.
Eğer eski gelenekleri bir anda tamamen silip, İslam’da kadına, erkekle aynı haklar verilmiş olsaydı, İslamiyet yeteri kadar rağbet görmeyebilir. Bir anda parladığı gibi bir anda sönebilirdi.
Tabi ki kadınlar, İslam’dan önceki durumlarına göre bir çok hak elde etmişlerdir. Fakat bu haklarla da olsa kadın 2. sınıf insan olma özelliğinden kurtulamamıştır.
Günümüzde kadın erkek eşitliği birçok medeni kanunda kendisine yer etmiştir. Birçok ülkede erkekle kadın aynı statüde değerlendirilmektedir.  

Kadınlar; avukat doktor, hakim, başbakan, cumhurbaşkanı olabilmektedirler.
Günümüzde kadına bu kadar hak tanınmasına rağmen, Ne yazık ki yaratıcının yer  yüzüne gönderdiği kitapta kadın bu haklara ulaşamamaktadır.
Bu olay Allah ın eşitlik anlayışıyla nasıl bağdaşmaktadır? Bu kitap yaratıcının gönderdiği kitap olamaz.
Size, mantıklı düşünce yetisine sahip olanlar için bir kaç ayetle örnek vermek istiyorum.

1) Ve evli kadınlarla evlenmeniz haram kılınmıştır, elinizin altında bulunan (harp esirleri) cariyeler hariç (müstesna).
İşte bunlar, Allah'ın size yazdıklarıdır (farz kıldığı hükümlerdir). Ve bunların dışında olanlar, iffetli olmak ve zina yapmamak şartıyla mallarınızla istemeniz (mehirlerini verip almanız) size helâl kılındı. Artık onlardan faydalanmak isterseniz o taktirde farz olan mehirlerini onlara verin.
Ve bu farzdan sonra, razı olduğunuz konuda onunla anlaşmanızda sizin üzerinize bir günah yoktur. Muhakkak ki Allah Alîm'dir, Hakîm'dir.(4 / NİSÂ - 24)

Ne güzel değil mi bir adamın karısı savaşta esir düşmüş (evli ve ya bekar olması fark etmiyor) ve Kuran'ın hükmüne göre, o kadınları cariye yapabilir, onlarla ilişkiye girebilirsiniz. Kadının rızasının olmasına gerek yok. Bunun adı düpedüz TECAVÜZ dür.  Amerikan askerlerinin Irak’ta ki kadınlara yaptığı tecavüzler İslam’a göre tamamen yasaldır. Üstelik kaç cariye alacağınız hakkında da bir sınırlama yok,  gücünün yettiği kadar.

Şimdi de bu konuyla ilgili bir hadise bakalım:
Ebu Said el Hudrî anlatıyor:

"Peygamberle birlikte Benû Mustalık Gazası'na çıktık. Ve Arap tutsaklarından tutsaklar elde ettik. O sırada kadınlar iştahımızı çekti.
Bekârlık çok güç gelmişti bize o günlerde. Ve azil yapmak istedik. İstiyorduk azil yapmayı Ancak, Peygamber aramızdayken ona sormadan nasıl azil yapacağız?' dedik ve gidip peygambere sorduk. Peygamber de azil yapmakta sizin için bir sakınca yoktur. (Yapabilirsiniz de. Yapmaya bilirsiniz de.)

 Ama bilin ki,
kıyamet gününe değin meydana gelecek bir yavru, ne olursa olsun meydana gelir." (Bkz. Buhari, e's-Sahih, Kitabu'l-Itk/13; Tecrîd, hadis no: 1596;
Müslim, e's-Sahih, Kitabu'n-Nikâh/127, hadis no: 1438; Ebu Davud, Sünen, Kitabu'n-Nikâh/49, hadis no: 2170.)




2) Ey peygamber! Biz bilhassa sana şunları helâl kıldık: Mehirlerini  vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere hibe ederse, peygamber nikâh etmek istediği takdirde, onu başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir.
Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.(Ahzap-50)

3) Ey iman edenler! Belirli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman onu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın.(?)
(Bu işleme) şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadını şahit tutun. Bu onlardan biri unutacak olursa, diğerinin ona hatırlatması içindir. Şahitler, çağrıldıkları zaman (gelmekten) kaçınmasınlar. Buyurulmaktadır (Bakara 2/282).

4) Nitekim âyette de "Allah size çocuklarınız hakkında şunu emreder, (mirasta) erkeğin payı kadınınkinin iki katıdır" buyurulmuştur  (Nisa 4/11).

5) Yetim kızlar hakkında adâletle muâmele edemeyeceğinizden korkarsanız, beğendiğiniz, hoşunuza giden başka kadınlardan iki, üç ve dört kadın alın. Fakat bunların arasında adâleti gözetemeyeceğinizden korkarsınız o vakit bir zevceyle, yahut sahip olduğunuz cariyelerle yetinin. Bu, doğruluktan sapmamanıza daha yakın ve size daha uygundur.(Nisa suresi-3).

Yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü gibi kadına hiç bir değer verilmemiş ve kadın 2. plana atılmıştır. Yukarıda 3 numaraya koyduğum ayette, bir erkeğin şahitliğinin 2 kadına eşdeğer olduğu görülmektedir.  4 numaraya koyduğum ayette ise gene kadın 2. plandadır. Mirastan erkeğe 2 pay verilirken kadına 1 pay düşmektedir.
5 numaraya koyduğum Nisa-3 ayeti ise tam anlamıyla erkekleri tatmin için uydurulmuş ayetlerden biridir. Bir erkeğe 4 kadın alma hakkı tanınmıştır. Sorarım size bunu hangi aklı başında kadın kabul eder?
Kadına bu kadar az değer verilen bir dini kadınlar neden seçer? Tabiki bu kadınların o dini bilmemesinden ileri gelmektedir. Çocukluğundan beri korkuyla büyüyen kadın sorgulama yetisini kaybeder ve kendisini sömüren bir dinin savunucusu olur.



Bir kadının cumhuriyete düşman olup şeriatı istemesi ise aptallıktır. Ya da başka bir bakış açısıyla bakacak olursak, şeriatı isteyen kadın lezbiyenliği (4 kadınla yaşamayı göze aldığına göre) ve değersiz bir süs eşyası gibi kullanılmayı sevmektedir.