İnandığımız, savunduğumuz düşüncenin, tek doğru olduğu fikri, insanoğlunun düştüğü yanlışlardan birisidir.

Bizim doğrumuzun en doğru olduğunu, bütün dünyada kabul gördüğünü düşünürüz.

Hele bir de doğrumuzla ilgili destekçilerimiz varsa…

**

Siyasi parti yöneticileri, bu hataya normal insanlardan daha fazla düşerler.

Çünkü savundukları düşünce etrafında toplanmış onca insan, düşüncelerinin doğruluğunun ispatıdır onlara göre.

Son dönemdeki Kürt sorunu vardır, yoktur tartışmalarına bakın.

İki taraf da kendi tezini karşı tarafa kabul ettirme çabasında.

Karşı tarafı anlamaya çalışan yok.

Aslında tartışmayı bitirecek çözümü, üretmek isteyen de yok.

**

“Kürt sorunu yoktur” diyen BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, “HDP’lilerin meclisteki bütün görevleri askıya alınmalı.” diye ekliyor.

(Baştan HDP’nin terör örgütü ile arasına mesafe koyamamasının, en büyük yanlışı olduğunu ve kabul edilemez olduğunu belirteyim. Amacımın HDP’yi savunmak olmadığını ekleyeyim.)

HDP’nin yanlışı, şimdi yapacağımız tespiti değiştirmiyor.

Demek ki Türkiye’de bir Kürt sorunu yok. Ama mecliste bir HDP sorunu var.

Destici, HDP’nin terör örgütü ile organik bağının olduğunu dile getiriyor.

Ancak HDP Meclis’te…

**

HDP, 5 milyon 145 bin seçmenin oyunu almış.

“HDP’nin görevleri askıya alınmalı” diyen Destici’nin partisi ise 259 bin…

Bugün BBP, Meclis’te sadece Destici ile temsil edilirken, HDP’nin 56 milletvekili bulunuyor.

Destici ve onun gibi düşünenlerin düştüğü yanlış, 5 milyon kişinin neden HDP’ye oy verdiğini görmezden gelmeye çalışmalarıdır.

Neden 5 milyon kişi terörle bağlantılı HDP’ye oy verirken, kendileri gibi Milliyetçi bir partiyi sadece 259 bin kişi desteklemektedir?

Partilerin ikinci düştüğü yanlıştır; Suçlama…

Söylemlerine göre; Bu 5 milyon seçmen, saf halkımızdır, aldatılmıştır. Bir kısmı da zaten haindir…

Karşı taraftaysanız, en kibar şekilde saflıkla suçlanırsınız. Akıllıyım diyorsanız da hainsinizdir.

Siyasetçi başka türlü açıklayamaz, yukarıdaki denklemi…

**

Kürt sorunu yok demekle, yok olmuyor…

Kürt sorunu var demek de sorunu çözmüyor…

Yıllardır, var olup, olmadığını konuşuyoruz. Hala çözüm arama noktasına gelemedik.

Çünkü anlamak değil, kabul ettirmek istiyoruz.

Bizim düşüncemizin egemen olmasını, kabul görmesini istiyoruz…

**

Aslında, Peyami Safa benim uzun cümlelerle anlatmaya çalıştığımı, iki cümle ile gayet güzel özetlemiş;

“Suçlamak, anlamaktan daha kolaydır. Çünkü anlarsan değişmen gerekir.”

Ve biz değişmek, gelişmek istemiyoruz…