"Dünün , bugünün ve yarının en değerli varlıklarına"
Eski Türk toplumlarında aile en önemli sosyal birlik olduğundan, ailenin temelini teşkil eden kadın, Türk destanlarında, Türk efsanelerinde öyle yüce bir mertebeye konulmuştur ki, kadını böylesine yüce bir varlık haline getiren töreye, kültüre hayran olmamanın imkanı yoktur.
**
Kadın, erkeğin biricik yoldaşı ve çocuklarının anası olmak gibi önemli bir vazifeyle görevlendirilmiştir. Daha da önemlisi Türk ırkının tek bereket kaynağıdır. Kendisine verilen bir takım haklardan dolayı hanların, hakanların, cengâverlerin önünde saygı ile eğildikleri bir şeref abidesidir.
Türk destanların da kadın ilahî bir varlık konumuna gelmiştir. Öyle ki, erişilip dokunulması, koklanması, kısaca beş duyu ile algılanmasının imkânı yoktur.
**
Yaratılış Destanında, Tanrı'ya insanları ve dünyayı yaratması için Fikir ve ilham veren "Ak Ana" adında bir kadındır. Oğuz Kağan'ın ilk karısı, karanlığı yararak gökten inen mavi bir ışıktan, ikinci karısı ise kutsal bir ağaçtan doğmuş insanüstü varlıklardır. Yakutlarda "Ak Oğlan" ağacın içinden çıkan nurlu bir kadın tarafından emzirilmiştir. İlk Türk yazıtlarından olan Bilge Kağan Kitabesi'nde Kağan: "Sizler anam hatun. Büyük annelerim, ablalarım, hala ve teyzelerim, prenseslerim..." hitabıyla söze başlar.
En eski Türk inancına göre "han ile hatun" gök ile yerin evlatlarıdır. Kadın burada yedinci kat göktedir. Kadına, böylesine bir kutsallık veren törede kadının dövülmesinin, horlanmasının, itilip kakılmasının imkânı yoktur. Zaten Türk kültüründe ve destanlarında böyle bir durum göze çarpmamaktadır. Türk destanlarında kadın, erkeğin daima yanındadır. Onların güç ve ilham kaynağıdır.
**
Dede Korkut Hikâyelerinden olan "Deli Dumrul"da, Dumrul canının yerine can bulma çabasına girince, bunu kadınından bulmuş, kadını ona hiç çekinmeden "canını vereceğini" söylemiştir.
Yine Türk kültüründe destan kahramanların, iyi ata binen, iyi kılıç kullanan, iyi savaşan kadınlarla evlenmek istemektedir. Nitekim yine Dede Korkut'taki Bamsı Beyrek Hikâyesinde yer alan "Banu Çiçek" bunun en güzel örneğidir. Kırgızların Manas Destanında kadın, evin namusunun koruyucusudur. Kahramanlar, ahlak dışı bir iş yapacakları zaman kadın onlara mani olmaktadır.
**
Kazaklarda kadına verilen değer şu atasözüyle ne güzel anlatılmıştır. "Birinci zenginlik sağlık, ikinci zenginlik kadındır." Tüm Türk destanlarında, sarsılmaz bir saygı, sevgi ve sadakat vardır. Gerdeğe girdiği gün, murad alıp vermeden yalnız kalan kadın (gelin) kocası dönünceye kadar onu ekleyeceğine ve üzerine bir erkek sinek bile kondurmayacağına and içerdi.
Kadınların, savaşta düşmanın eline geçmesi büyük bir zillet sayılırdı. Destanların hiçbirinde şehveti andıran çirkin olayların olmayışı, üzerinde durulması gereken önem-i bir konudur. Oğuz Kağan Destanında, ırza tecavüz edenlerin öldürüldüğü veya gözlerine mil çekildiği ifade edilirken;
İran'ın ünlü destanı "Şehname"de bu tür ahlaksızlıkların hikaye edildiği ortadadır.
Örneğin Şehname'nin kadın kahramanlarından olan "Südübe", Siyavuş'a âşıktır, ve ona çirkin tekliflerde bulunur:
"Hadi gel, kimsenin haberi olmadan beni bir kere sevindir de, gençliğimin günlerini tazelendirip onlan bana yeniden bağışlayıver." Banu Çiçek ile buradaki kadın tipini karşılaştırmaya gerek bile yoktur.
Devamı yarın
**