Öğretmenlik ve eğitimcilik nedir diye sorduğumda aklıma ilk gelen başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’tür. Kendisine 1936 yılında yiğitlik ve kahramanlığıyla ilgili şiir yazan Behçet Kemal Çağlar’a “Olmamış. Benim asıl niteliğim var ki onu hiç yazmamışsın. Asıl kişiliğim, ben milletimin öğretmeniyim, bunu yazmamışsın.” der. Bu sözleriyle öğretim ve eğitime ne kadar önem verdiğini ve önemsediğini anlatmak istemiştir.
Evet, Önderimiz aynı zamanda bizim ilk öğretmenimizdi. Cumhuriyetimizin ilanından sonra yurdum insanın cehaletinin giderilmesi için birçok faaliyetlerde bulunmuştur. Öy le ki kara tahtanın başına geçecek memleketi il il dolaşacak okuma, yazma ve öğrenme seferberliği başlatacak kadar öğretmendi. Eğitimi kırsal bölgelere taşıyacak kadar öğretmendi. O bir eğitim sevdalısıydı.
Sevgili önderimiz geleneksel eğitime her zaman karşı çıkmış, sorun çözen, üretici insan yetiştirilmesini amaçlayan bir eğitim düzeni istemişti. Öğretim ve eğitim için hayatı boyunca çalışmalarını sürdürmüştü.
Onun matematik dersiyle arası çok iyiydi. 1936/1937 yılları arasında birçok geometri terimini Türkçeleştirerek dilimize kazandırmıştı.
O sadece öğretmenlik yapmamış, geleceğin öğretmenlerine de ışık olacak birçok miras bırakmıştı. O miras kendisinin öğretmenlere bıraktığı altın değerindeki sözleriydi. Bu sözlerin içinde en önemlisi de yeni nesilleri genç Türkiye öğretmenlerine emanet etmesidir.
İşte o genç öğretmenlerden birisi de dedem Hidayet Bayraktır. Kendisi genç cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden olup, kırk altı sene altı ay başöğretmenlik yapmış, emekli olduktan sonra da eğitimcilik mesleğine devam etmiş ve ölene kadar da kendi çevresindeki insanları eğitmiştir.
Devam edecek