Kuyruk, hayvanların vücutlarının arka bölgesinde, genelde bedenden bağımsız hareket edebilen, esnek, kuyruk sokumu kemiğine (sakrum ya da koksiks) bağlı bir organdır. Kuyruklar genel olarak omurgalı canlıların karakteristik bir özelliği olmasına rağmen akrepler ve pek çok yaykuyruklu türünde de kuyruk benzeri organlar gelişmiştir.
Sözlük anlamıyla budur kuyruk.
Günlük hayatımızda antep yemeklerinin ve kebaplarının vazgeçilmezi olan kuyruk vardır ki; o tamamen koyuna ait olup, yukarıdaki tanım bu kuyruğa entelektüel bir hava vermektedir. Mesela kebapçıya gidipde “iki şiş ciğer, kuyruk varsa birkaç tane fazla saplarmısın usta” demek biz Anteplilerin en belirgin özelliği olup cümleyi yukarıdaki tanımla kurup da “iki şiş ciğer, hayvanların vücutlarının arka bölgesinde, genelde bedenden bağımsız hareket edebilen, esnek, kuyruk sokumu kemiğine (sakrum ya da koksiks) bağlı bir organdan varsa birkaç tane fazla saplarmısın usta” dersek eğer havaya girip, o usta da bizi doğal olarak “kuyruğumuzdan tutup kapıya koyar”. Demek ki kebapçı dükkanında entelektüelliğe gerek yokmuş !... (Köydeki alamancılara hep gülmüşüzdür)
Kuyruk damağımızın tadı olduğu gibi, dilimizin de vazgeçilmezidir. Onunla ilgili pek çok deyimlerimiz vardır.
Dananın kuyruğu koptu (kopacak, kopabilir, gibi de değiştirilebilir –ayrıca önceden kopmuş olup, bizim haberimiz olmayadabilir!-)
Sıradan olaylarda bu deyim pek kullanılmaz. Mesela düğünlerde “dananın kuyruğu koptu aha bunlarda evlendiler” diyemiyoruz. Çünkü hiçbir dana kuyruğunu bir düğün için feda etmez. Komple kendini sunar o ayrı.
Kuyruğa girmek
Kuyruğundan ayrılmamak
Kuyruk sallamak
Kuyrukları birbirine değmemek
Kuyruğuna basmak
Kuyruk Acısı
Bunlar birbirlerinden ne kadar ayrı deyimler gibi görünürlerse de özünde birbirleriyle bağlantıları vardır.
Biri bize KUYRUK SALLASA, KUYRUĞUNDAN AYRILMAyız, KUYRUKLARIMIZ BİRBİRİNE DEĞMEZ hemde, biri kuyruğundan ayrılmadığımızın KUYRUĞUNA BASSA, KUYRUK ACISI bize düşer… Başlar kraldan çok kralcılığımız. Sayın devlet büyüklerimiz bu durumlara çok kez şahit oluyorlardır. Böyle kuyruklara özenen yok mudur? Alabildiğine fazla var hemde. O kuyruğun yerinde olmak için kuyruğa girenler var yığınlarca. Kuyruğa giriyorlarda, girdikleri kuyruk hangi kuyruk. Çabalar boşa gider velhasıl kelam. Günleri bir kuyruğa bile girememenin hüznüyle noktalanır. O kuyruk acısı da yer bitirir onları.
Dana gibi büyükbaşlardaki kuyruğun işlevi de başkadır. Örneğin sıcak yaz günlerinde bu hayvanlar kuyruklarını serinleme cihazı olarak kullanırlar. Kuyrukları bir sağa bir sola, yukarıya aşağıya salladılar mıydı hemen anlayacağız. Ya serinliyorlar, ya da konan deve sineğini kovalıyorlardır.
Bir de kılkuyruk vardır ki onun altında üstünde bişey de yok. Torlasan toplasan uzunca üç-beş tüyden ibarettir.
Bunların kaydırıcı özellikleri de vardır yapılar itibarıyla… Tutmaya kalkanın elinden kayar gider.
Gene de en güzel kuyruk koyun kuyruğudur. Yemeklerimizin kebaplarımızın vazgeçilmezidir. Aslında komple koyun iyidir. Etiyle sütüyle kuyruğuyla….
Aziz Nesin bizim millete kolayına koyun gibi milletiz dememiş, etimizle sütümüzle kuyruğumuzla, tam idarecilerimizin istediği tipiz. Çünkü lezzetliyiz. Tadımıza da doyulmuyor. Huyumuz da aynı KOYUN…
Bir kürtaj lafı duyduk bakın neler oldu:
3. köprü ihalesi tamamlandı
Kentsel dönüşüm yasası onaylandı
THY işçilerinin grev hakkı kaldırıldı
Aselsan’ın ‰ 51i İsraile satıldı.
Biz ve bizim memleket birlikte kürtaj olduk. Yardı yardı aldılar.
Diyeceğiz ki dananın kuyruğu şimdi mi kopacak, yok yok kopmayacak. Normal bir durum bu. Alıştık çünkü böyle hallere.
Hem kılkuyruğu koparsan kuyruğu koparamayız yağlıdır çünkü kaydırır bu kuyruklar koparmak isteyeni…
Kuyruk koparsa kökünden, kuyruksokumu boşta kalır. Dana için tehlikeli bir durum.
Aslında günlük hayatta kullandığımız “yeme bizi” kelimesini de biz bulduk. Suç bizim değil, bu kadar da lezzetli olmasaydık. Artık sık/-sık kullanacak da olsak bu kelimeyi nafile. Yüzde 70 imiz lezzetliyiz.
Yine de son bir rica:
YEMEYİN BİZİ …
YEMEYİN MEMLEKETİMİZİ…