Ne güzel demiş; GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ, HAYALİ CİHAN DEĞER” diye. 

Bu iki kelimecik beni bir anda 1959 sonları ile 1960 başlarından bu zamana getirdi. 

Saniyeler ve belki de saliseler içinde gönlümde bir hasret yumağı oluşturan o his, o duygu halen özlemini çektiğim geçmiş zamanı yaşattı bir anda. 

Hey gidi günler hey!  Hey gidi aylar hey, hey gidi yıllar hey! 

Geri gelmesi mümkün olmayan dün de kalan hatıralar! 

*** 

Camide dalgın oturmuş, ezanın okunmasını bekliyorum… 

Sessizce yanıma birisi oturdu. Göz göze geldik. Bir anda ikimizinde gözü parladı, sarıldık… 

Uzun yıllardan beri görmediğim, okulda devre arkadaşım olan, ancak samimiyetimizin arkadaşlığımızın esasını teşkil eden ayrı takımlarda oynamamıza rağmen futbol arkadaşım, Oktay… 

Yanıma oturduğu an ilk sözü: “futbol hayatımın ilk resmi golünü, ilk çıktığım resmi maçta sana atmıştım.  2-0 yeniliyorduk.  Ama ben ilk çıktığım maçta ilk golü sana atmıştım… 

Hani nerede o günler; o Nejat, o Oktay?  

Oktay’ın bahsettiği o ilk golü hatırlamadım ama yıllar sonra kendini görmek… Ayrı bir mutluluk oluşturdu yüreğimde.  

Namazdan çıktıktan sonra bir sürede olsa camii avlusunda sohbet ettik.  

Dünden bahsettik. 

Dünün – tabii bize göre – güzelliklerinden dem vurduk. 

Her zamanın; dünün düne göre, bu günün bu güne göre kendine özgü değerleri, güzellikleri-çirkinlikleri, acıları-tatlılıkları var da; bizim dünde yaşadıklarımız bize daha cazip, daha samimi, daha çekici geliyor, özlüyoruz. 

Top koşturduğumuz bir DEŞTİ TARLA vardı, bir Antep Lisesinin hemen yanında ZERDALILIK vardı.  

Bir de… 

Şimdi iptal edilen, yıkımını bekleyen stadın yerinde bu günkünden daha basit, daha az seyirci alan tribünlü bir stat vardı. 

Bütün resmi bayramlar bu statta yapılırdı. 23 Nisan Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı, Cumhuriyet Bayramı ve diğerleri. 

Ve amatör küme takımları da bu statta yapardı maçlarını… 

Mahalle takımları da, DEŞTİ TARLADA, ZERDALILIKTA yaparlardı maçlarını   

Ne günlerdi o dünler!  

Hey gidi hey…