Bugünler de ne bulsam yiyorum, çok kilo aldım, artık canım hiçbir şey yemek istemiyor, her şeyden midem bulanıyor, bir an önce zayıflamak istiyorum gibi söylemlerimizi son günler de çok dillendirmeye başladıysak yeme bozukluğu yaşıyor olabiliriz. Yeme bozukluğu; çok yemek olduğu kadar, hiçbir şey yememek ve sürekli zayıflamayı düşünerek çaba göstermek anlamına da gelmektedir.Yeme bozukluğu ile ilgili sıklıkla problem yaşayanlar çoğunlukla bayanlardır hatta kadınlarda erkeklerden 20 kat fazla görülür. Ancak son yıllarda erkek ve çocuklarda da çok rastlanan bir rahatsızlıktır. Güzel görünme uğruna aşırı zayıflama uğraşı aneroksiya nevroza hastalığının temelini oluşturur. Kişi bulunduğu yas grubu ve boy uzunluğu acısından normal kabul edilen en az kilo ya da bu ağırlığın üzerindeki bir kiloyu kendisi için uygun bulmaz ya da kabul etmez. Yaş ve boy göz önüne alındığında beklenenden daha düşük bir kilosu olmasına rağmen kilo almaktan aşırı derecede korkar aynı zamanda hasta kilo kaybetme amacıyla özel davranış biçimleri geliştirir. Hastaların yaklaşık yarısı bütün yiyecek alımını ileri derecede azaltarak kilo kaybeder. Bazıları yoğun egzersiz yapar. Bir aneroksiya hastası; karbonhidrat ve yağ içeren gıdalar başta olmak üzere gıda alımını tamamen azaltır. Aşırı hareketli olabilir veya egzersiz yaparlar. Çoğunluğu gıda ile zihinsel düzeyde uğraşır, yemek tarifleri toplar, aileleri için özel yemekler yapar, karbonhidratlı yiyecekleri saklar, cepte, çantada taşıyabilir, kilo almadığına inanmak için aynaya uzun uzun bakar, bazıları kendini tamamen şişman algılarken bazıları zayıf olduğunu, ancak karın, baldır, kalça gibi bazı bölgelerin şişman olduğunu kabul ederek dikkat çekmeye çalışırlar.

     Aneroksiya’nın devamın da ise Bulimiya nervoza dediğimiz daha tehlikeli ve riskli hastalık ortaya çıkar. Aşırı yeme atakları  ve ardından gelen kusmaların ön planda olduğu bir yeme bozuklukları tablosudur. Hasta yine zayıf bir bedene sahip olmak istediği için anoreksiya nervozadaki gibi yediklerini dışarı atmak, kalori yapıcı etkilerini gidermek için çeşitli yollara başvurur. Ancak bu tabloda farklı olarak hasta hafif kilolu ya da normal beden ağırlığındadır. Bulimiyalar yediklerini çıkartan ve çıkartmayan tipler olarak ikiye ayrılırlar ve aneroksiya nervoza’dan farklı olarak dışardan gelen yardımlara daha açıktırlar ve reddetmezler. Anoreksiya Nervoza’da olduğu gibi Bulimia hastaları için de kilo alımının yarattığı kaygı oldukça yüksektir. Yine Bulimia Nervoza’da da Anoreksiya’da olduğu gibi kişinin vücudunun görünüşünü algılamasında bozulmalar meydana gelmektedir ve bu kişiler normal ağırlıkta olsalar dahi kendilerinin kilolu olduklarına inanabilmektedirler.

     Her iki hastalığın sonucunda da; kalp ve damar sistemi, sindirim sistemi, hormonal değişiklikler, kemikler, dişler, kansızlık ve vücudun savunma hücrelerinin azalması gibi tıbbi sorunlar ortaya çıkar. Tek bir tedavi yaklaşımından çok birçok yaklaşımın bir araya gelişi ile hastaya yardımcı olmak uygun olur. Psikoterapi vazgeçilmezdir, aile ile işbirliği ve ailenin tedaviye doğru katılımı önemlidir. Tedavideki ilk hedef genellikle tedavi talebi az olan hastanın tedavi iş birliği yapmasını  sağlamaktır. Yeme bozukluklarının kesin bir ilaç tedavisi yoktur ve asıl tedavi ilaç kullanımı değildir. Psikoterapi ile birlikte kullanılmalıdır. İlaçlar sadece yardımcı rol oynarlar. Ancak son dönemlerde hem anoreksiya nervoza hem de bulimiya nervozanın çeşitli belirtilerinin hafifletilmesinde bazı yeni ilaçların yararları gösterilmiştir. Uygun dozda ve sürede kullanılırsa tedaviye katkıları olmaktadır. Çok fazla ve hızlı kilo kaybı, durdurulamayan kusmalar, yukarıda sayılan çeşitli tıbbi sorunların varlığı, daha önceki ayaktan tedavilerde iyileşme sağlanamamış olması, yeme bozukluğu dışında diğer psikiyatrik hastalıkların varlığı hastaların hastane de yatmasını gerektiren durumlardır.

     Son olarak ise; tıkanırcasına yeme bozukluğu söz konusudur. Kişinin geçmiş yaşantısında karşılaştığı sorunları çok yiyerek kendi kendine çözme çabasıdır. Kişi yemek yedikçe bir şeylerin hırsını aldığını düşünür ve mutlu olduğunu hisseder.Sonuç olarak sevgili okurlarımız, her şeyde olduğu gibi yeme-içme davranışında da normal düzeyde kalabilmek çok önemlidir.