İnsanlık tarihini irdelediğiniz zaman ekonomik kaygıdan ötürü geri kalmış toplumların; sorgulamadan, eleştirmeden, araştırmadan, irdelemeden bi haber olduklarını göreceksiniz. Bu durum tarih boyunca var olmuş ve günümüzde de var olduğunu görmekteyiz. Peki bunun sorumlusu kim? Bunun sorumlusu biziz, sizsiniz, sizlersiniz...
Hiç kendimize sorduk mu? Ekonomik kaygı niçin meydana gelir? Örneğin, neden Danimarka, Lüksemburg, İsveç, İsviçre, Kanada vb gibi ülkelerde ekonomi kaygı yaşanmaz da; Kenya, Somali, Nepal Nijer vb gibi ülkelerde yaşanır? Bunun sorumlusu acaba Emperyalist güçler mi, yoksa kendimizi yerli işbirlikçi eliyle emperyalist güçlere teslim eden bizler miyiz? Yani İsveç’te yaşayan Norveç’te yaşayanların bizden iki eli, iki gözü, iki kulağı fazla mı? Yoksa onlar dünya’ya 10 aylık geliyor da, biz 8 aylık mı geliyoruz?
Bunun tek nedeni var bizlerin, yaşadığımız ülke sorunlarına duyarsız kalmamız, tepkisiz kalmamız, bana ne, neyime lazım, bana dokunmayan yılan bin yaşasın düşüncesini kendimize hayat felsefesi edinmemiz. Düşünmeme, sorgulamama, araştırmama, biz niçin bu durumdayız, neden açlığa, yoksulluğa, yokluğa mahkum yaşıyoruz diyebilme yetisine erişememe. Ülke gündeminden, ülke sorunundan, toplumsal duyarsızlıktan uzak yaşayınca, birileri senin adına bu sorunları işler, kullanır ve seni koyun gibi gütmeye devam eder.
Dünya gelirinin %80’lik dilimini en zengin 60 aile paylaşırken, geri kalan %20’lik dilimini dünya nüfusuna düşmesi işte bu yüzdendir. Fakirliğin, sebebi de bizleriz, yokluğun, yoksulluğun sebebi de bizleriz. Kendini geliştirmezsen, teknolojiden, ilimden, bilimden nasibini almazsan, bunların doğal sonucu olarak üretemezsin, birilerine mahkum olarak, gününden, geleceğinden kaygılı yaşamaya devam eder hayatını bu yokluğa mahkum edersin. Günümüzde yokluğa yoksulluğa açlığa mahkum edilen %80’lik oranın, Asya ve Afrika coğrafyalarından oluşması işte bu yüzdendir.
Peki İslam coğrafyası bunlardan geri kalır mı? Burada da durum aynı! İncelediğiniz zaman Asya ve Afrika’dan farkı olmadığını göreceksiniz? Üzülerek belirtmem gerekir ki batılı emperyalistler İslam coğrafyasından da ellerini çekmemişler. Bu bölgelerde de yerli işbirlikçileri kanalıyla inanç unsurunu, din unsurunu kullanarak ülkeleri kendilerine birer koloni(Sömürge) olarak bağlamışlardır. İnsanların en önemli hassas noktası olan inanç noktasını tarih boyunca iyi işlemiş ve hala da işlemeye devam etmektedirler.
Ülkemiz açısından söylüyorum; biz okumuş olsak, araştırmış olsak, irdelemiş olsak, kendimizi Arap kültürünün değil, Türk kültürünün bir parçası olarak görebilsek, ne batılı sömürge güçlerine kendimizi sömürttürürüz, ne de onların yerli işbirlikçileri olan cemaat, tarikat vb gibi şer yuvalarına meydan veririz.