Ev kelimesi ilk olarak aklımıza bir kişinin veya ailenin yaşadığı yer olarak gelir. İnsanlar yorgun olduklarında kendilerine ait bir yerde huzur bulmak istediklerinde akıllarına gelen ilk yerdir. Bir nevi sığınağımız, kendimize ait olan yerdir.

 Her gün kalınsa duvarların üstümüze geldiği ayrıldığımız zaman ise özlenilen alan. Tüm insanlar için farklı bir ismi vardır. Hapishane, gecekondu, daire, villa, malikane, şato vs.

Kapısı kapandığında her şeyin dışarıda kaldığı, sessiz, kimsenin sobelemesine izin vermeyen kaçılacak bir alan. Maddi manevi sıcaklığı ifade eder.

 Mutlu olmak adına abartılı hayallerin sorumluluğu yüklenir. Her şey çok daha güzel olacak denilerek başlanır her şeye. İstenirse yalnız kalınır, kitap okunur, çay içilir, bahsedilen huzur alanı olarak kullanılır.

İstenirse eş, dost davet edilir. Yakın bulunan insanlarla hoş vakit geçirilir. Bazen özel birini katmak istersin hayatına, evine, yaşantına...

Hem iç dünyanın hem evinin kapısı açılır. Kimileri gelip geçer, kimileri sadece uğrar, kimilerinin bir an önce gitsin diye gözünün içine bakılır. Bir sürü denemeler sonucu biri ya kalıcı olur ya da istenilen sonuç alınamaz.

Sonuç ise evin her köşesinde bir dünya insanın yüzleri, izleri görülmektedir.