İSTANBUL 10 (a.a) – Atatürk’ü müdavi ve müşavir tabipleri tarafından verilen rapor sureti.

Reisicumhur Atatürk’ün umumi hallerindeki vahamet dün gece saat 24te neşredilen tebliğden sonra her an artarak bu gün 10 İkinciteşrin 1938 Perşembe sabahı saat 9u 5 geçe Büyük Şefimiz derin koma içinde terki hayat etmişledir.

 

***

 

Yukarıdaki metin Atatürk’ümüzün ölümünün (a.a) tarafından bütün dünyaya duyuruluş metnidir.

 

***

 

Zamanın güçlü kalemlerinden Abidin Daver, ASKER ATATÜRK başlıklı yazısında:

“O, fıtratın Başkumandan olmak için yarattığı Dâhi bir Şefti; bütün askerlik hayatında hiç yenilmez ve daima muzaffer bir Başbuğ olmuştur.”

“Atatürk dâhi bir kumandandı.

Başbuğ, başbuğ olarak doğar. Atatürk de, fıtratın kumanda etmek, insanları sevk ve idare etmek, kumandan, başkumandan olmak için yarattığı büyük insanlardan biriydi.

Filvaki, onun askerlik hayatını tetkik edince görürüz ki Atatürk, yalnız asrımızın değil; tarihin en büyük kumandanlarından biridir.”

(…)

“Büyük Mustafa Kemal’in harp sanatındaki dehası, İstiklal Harbini zaferle bitiren ve tarihe ‘Başkumandan Meydan Muharebesi’ diye geçen büyük zaferle son şaheserini vermiştir.  Büyük kumandan, büyük halaskar bundan sonra, büyük inkılâpçı ve büyük devlet kurucusu olmak üzere, muzaffer kılıcını kınına koymuştur.”

(…)

“Onun ölümüne ağlarken bir hakikati unutmamalıyız. Bu büyük kumandanı, Türk Milleti yetiştirmiştir ve milletimizin büyüklüğünü bize herkesten iyi tanıtan Atatürk, Türk Milletinin, büyük insanlar ve büyük kumandanlar yetiştirmekte eşsiz olduğunu da bize öğretmiştir. Türk Milleti ve Türk ordusu Dâhi ve Kurtarıcı Başbuğ ile ebediyen iftihar edecektir.”

(…)

“Atatürk gözlerini hayata kapadı; o öldü diyemiyorum, buna dilim varmıyor. Çünkü o ölmedi ölmemiştir; çünkü o ölmez. Atatürk, Türkün değil; bütün medeniyet dünyasının ebedi hayata mazhar olan ender büyüklerinden biridir.

Böyle büyük insanlar fani değil ebedidir.

Onların ömrü, milletlerin, insanlığın, medeniyetin hayatınca devam edip gider.

Atatürk’te, dünyadaki 57 senelik fani hayatından sonra, tarihin ebedi hayatına intikal etmiştir.

O, dünya durdukça, Türk tarihinde ve insanlık tarihinde yaşayacaktır.”

 

Ve…

PEYAMİ SAFA

“O ölmemiştir, diyemeyeceğim, fakat onun ölen tarafı her fanide olduğu gibi,  zaten en az var olan tarafıydı, gövdesiydi. Zaten o bu kadar işleri bir et ve kemik parçasıyla, bir mide ve karaciğer parçasıyla yapmadı. Onun asıl var olan ve bugün yok olduğuna bir türlü inanamadığımız tarafı, fani altın başına sığmayarak en aşağı memleket hudutları kadar taşan cevherdi. Bu cevher Türk’tür. Onun güzel gözlerinin elenmiş duru mavisinden fışkırmış, bütün yurdu sarmıştı. Fakat o gözbebeklerinin sönmesiyle, o cevherin zerresi kaybolmamıştır. Biz bütün Türk fezalarını dolduran o seyyaleyi iliklerimize kadar duyarak onun var olduğunu seziyor ve bunun için yok olduğuna inanmıyoruz.”

 

Yine o dönemin güçlü kalemlerinden M. Turhan Tan, İNKİLAPÇI ATATÜRK başlıklı yazısında:

“İçtimai hakikatleri bütün çıplaklığıyla görebilen bu çok değerli Türk’ün önünde büyük ve çok büyük bir sınav vardı:

Türklüğün istikbali!...

Müstebit sultanlar, Türk’ün yalnız hakkını, şerefini değil, aslını ve tarihini de inkâr ediyorlardı. Türk kendi yurdunda esirdi. Ondan yalnız vergi alıyorlar ve şu hudutta, bu hudutta sık sık kanını dökmesini istiyorlardı. Bu vaziyette Türk’ün istikbali olmak şöyle dursun, o masum ve mazlum milletin hali de mevcut sayılamazdı.”

 

İnkılâbın ilk müjdesi

“Mustafa Kemal bu elim hakikati her türlü acılarıyla kavradıktan sonra en doğru yolu seçti. Sultanları ve saltanatı yıkmak kararını alarak geniş bir programa müstenit siyasi bir ihtilal cemiyeti kurdu. Bu teşekkülün adı ‘Hürriyet ve Vatan Cemiyeti’ olup Mustafa Kemal’in ileride yaratacağı inkılâpların müjdesi bu cemiyetin adında pırıldadı…

“Bu inkılâpların başında saltanatın ilgası vardı. Bizzat Mustafa Kemal’in Büyük Millet Meclisine verdiği takrir üzerine 2 Teşrinisani 1922 de verilen bir kararla bu ilga keyfiyeti tahakkuk etmiş ve saltanatın lağvı Cumhuriyetin kurulmasına zemin hazırlamıştı.” 

  

ATATÜRK’TEN DEMELER…

“Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.”

“Eğer milletimizin ekseriyeti çiftçi olmasaydı biz bu gün yeryüzünde bulunmayacaktık.”

“Biz Türkler bütün tarihi hayatımızca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz.”

“Tek bir şeye ihtiyacımız vardır: çalışkan olmak ve onun neticei tabiyesi olan refah ve saadet yalnız ve ancak çalışkanların hakkıdır.”

“Dünyada her kavmin mevcudiyeti, kıymeti, hakkı hürriyet ve istiklali, malik olduğu ve yapacağı medeni eserlerle mütenasiptir. Medeni eser vücuda getirmek kabiliyetinden mahrum olan kavimler hürriyet ve istiklallerinden tecrit olmağa mahkûmdur.”

“Bir Türk dünyaya bedeldir.”

“Türk’e müspet ve iyi bir şey veriniz, bunu reddetmesi ihtimali yoktur”

“Yeni Türkiye devleti halk devletidir, halkın devletidir.”

 

***

Atatürk’ü, Atatürk’le yaşayanların kalemlerinde Atatürk’ü anlatmaya çalıştım.

O günlerle günüz arasında oluşa uçurum…

Düşünmek dahi Atatürk ve Atatürk inkılâplarına inanmış, gönül vermiş insanların kanını donduruyor olmalı…