Sanki dostluk ve insanlığın bittiğini görmem için vesile olan;2009 sonrası pek uğramadığım, ceza evine gitmeye yine mecbur kaldım. Hani içerdeki mahkumlar,nasıl bilemem. Ama biz ziyaretçi olduğumuz halde içeri girip çıkıncaya kadar illallah diyoruz. Çünkü sabah saat sekizde orada olacaksın, sekiz otuz ile dokuz arası, kimliğinle yazılıp bekleyeceksin. Saat dokuzda isimler çağrılmaya başlandığında sadece cebinde bir kimliğin ve paran haricinde hiç bir şey içeriye götüremezsin. Hani insan hali grip nezle olmuşsun. Cebinde bir mendil veya peçete dahi koyamayıp,burnunu ceketine veya gömleğine, sileceksin. Neyse birinci kapıdan, asker arar cihazdan geçersin.İk inci kapıda bekleyeceksin, yine asker ismini okur cihazdan geçer, birde gardiyan arar görüş kabinine girer beklersin. Ziyaretine gittiğin mahkumun gelmesini ve görüşeceğin mahkum gelip karşıdan telefonu kaldırıp sende bu taraftan telefonu kaldırıp ,camdan bir birini görüp konuşursun, hal hatır isteği var mı, sorarsın.
Özellikle bizim dışarıda pek aklımıza gelmeyen bazı yasalar ve af konusu konuşulur. Bir bak hele şu çıkan yasalar ve paketler bizlere vuracak mı? O kafanda kalır, gelir gazete ve internetten araştırırsın ona benzer bir haber var mı?
Demek ki, mahkumların kafalarındaki ve tek umutları, çıkan yasa paketleri ile teröre verilen bazı ayrımcılıklar kendileri de faydalanacakmış gibi bir umut içinde bekledikleri görülür. Ama nafile şu an için halka ülkeye silah doğrultanlardan başka kimseyi düşündükleri olmayan bir devlet yönetimi, varsa yoksa kendileri ve gelecekleri, başkasını hatırlamaz tanımazlar.
Ancak, bu güne kadar gerek esnaflık hayatım boyunca gerekse, köşe yazarlığı ve siyasetin belli bir kademesindeyken, tanıdığın ve bazen yolda sahip çıkıp hal hatır soran, devlet memurları gibi gardiyanların orada görüp görmemezlikten gelmeleri ve sahip çıkmamaları, çok dikkatimi çekiyor. Belki yasalar öyle emrediyor. Belki de,bir isteği olur bizden diye mi bir türlü çözemiyorum.Yalnız bundan böyle kendime nasıl davranılıyorsa bende aynısı gibi davranacağım.
Çünkü bu güne kadar, işyerime gelen gerek asayişten olsun. Gerekse bazı devlet kurumlarında olsun, hiç bir memura ücreti şu demedim ne verdilerse onu aldım vermeyenden para sözü dahi etmedim. Tıpkı çok zaman gelip sohbet edip çayımı içen elbiselerini temizletip eline sağlık diyerek giden, bazı memur arkadaşların, karakola gittiğimde sahip çıkmadıkları gibi hani suçlu olarak değil bir davayı sormak için uğramama rağmen, tanımamaktan gelenler gibi, bu günde ceza evindeki tutum beni gerçekten üzdü . Eskilerin dediği gibi Osmanlıdan dost, ayıdan post olmaz. Sözü kafama takıldı. Başladım sözlük ile insanlar ve ülkeler serisi olan, ansiklopediden araştırmaya, vardığım sonuç: Almanya halkı karşılıksız hiç bir şey yapmaz, olduğu Alman usulünün, oradan kaynaklandığı, bazı ülkelerde ise kölelik ve krallıklar da ,bir adım gelene kırk adım gittikleridir. Bizde ise işi düşünce sahip çıkma , işi bitince tanımadan geçip gitmeye varan bir sürü ,cevaplar uzayıp gidiyor.
İşte bizde dostluklar, resmi elbiseye bürününce veya makam sahibi olunca bittiğini gördüm. Ondan sonrası hepsi de dalavere, ama biz onu yapamayız. Çünkü ata dedemizden ve meslek esnaflık hayatımızın, temelini atan Ahilikten gelen bir düşünceye sahibiz.
Ancak şu kadarını, açıklamam gerekirse ceza evlerinden,Jandarmayı çekerlerde infaz koruma memurluğuna geçilirse, tıpkı geçmişte, zindancı başı ve cellatların astığı astık kestiği kestik gibi kişilerin vicdanına kalır. Şu an için gözlemlediğim bu kadar, ne oldum delisi olmuş kişilerin hepsi oraya birikmiş.