Yıkılan Tarihi Yeniden İnşa Etmek

Malatya’da, Adıyaman’da ve Gaziantep’te restorasyonları yapılan tarihi mekanlar 6 Şubat depremlerinde ya yıkıldı ya da ağır hasar aldı. 6 Şubat depremleriyle birlikte başta tarihi camiler olmak üzere tarihin izlerinin üzerinde bulunduğu mekanlar yıkılarak hafızalardan silindi.

Şöyle 6 Şubat depremleri öncesinde Adıyaman’da restorasyonu yapılan yerleri tek tek hatırlayalım. Ulu Cami, Kab Cami, Tuz Hanı, Mahmut El Ensari Türbesi, Mor Petrus ve Mor Paulus Kilisesi, Eski Kahta Kalesi. Malatya’da da 6 Şubat depremlerinde Yeni Cami, Cırmıktı El Kebir Cami, lezzet Caddesi adeta yerle bir oldu.

Gaziantep ilinde ise Gaziantep Kalesi, Şirvani Cami, Karagöz Cami, Karatarla Cami hasar görürken, Nurdağı ilçesinde yüksek bir tepe üzerinde yer alan Hz. Ukkaşe Türbesi’nde daha önce riskli görüldüğü için yeniden inşa edilen cami de tamamen yıkıldı. Türbenin restorasyonu çerçevesinde sonradan yapılan ve içinde caminin de bulunduğu bölümler adeta yerle bir olurken, Ukkaşe Hazretleri’nin makamının bulunduğu hazne ve sanduka zarar görmedi. Deprem esnasında türbede bulunan 2 güvenlik görevlisinden biri aynı saatlerde yaralı olarak kurtarılırken diğer güvenlik görevlisinin cenazesi 3 gün sonra enkazdan çıkartıldı. 
Adıyaman şehir merkezine 7 kilometre uzaklıkta olan Elif Köyü sınırları içerisinde yer alan Ali Dağı’nda İslamiyet’i yaymak için Anadolu’ya gönderilen ve Adıyaman’da şehit düşen Mahmut El-Ensari’nin türbesi depremde kısmen çöktü. Osmanlı Padişahı 4. Murat tarafından 1632 yılında yaptırılan, 391 yıllık türbe şu sıralar açık havada bulunuyor. Bu tarihi mekan depremle birlikte yıkıldı. Malatya’da tamamen harabe durumuna gelen Yeşilyurt Lezzet Caddesi defalarca restorasyon işlemine tabi tutuldu.

6 Şubat depremlerinde Kahve Konağı, Butik Oteli, Kent Belleği Müzesi ve Türk İslam El Sanatları Galerisi büyük hasar aldı. Arapgir Kültür Derneği Genel Başkanı Turgay Akşahin yapmış olduğu bir açıklamada; “2 bin yılı aşkın Roma döneminde inşa edilen bu köprü, bölgemizin en eski eseri. Fakat yapılan restorasyonun köprüyü tahrip ettiğini, yeni bir köprü yapıldığını, dolayısıyla buradaki yapılaşmanın restorasyonla bir ilgisi olmadığını burada hep birlikte görülmüş bulunuyoruz. Gerçekten üzgünüz” demişti. 

Başkan Turgay Akşahin açıklamasının devamında bu tarihi köprünün yaklaşık 20 milyon TL’lik maliyetle onarılıp restore edildiğini vurgulamıştı. Depreme karşı güçlendirildiği öne sürülen 110 yıllık Yeni Cami’nin (Teze Cami’nin) tamamen yıkılarak enkaz haline gelmesinin ardından, bu işlemlerin proje ile uygulaması ve sorumluları ile ilgili bir soruşturma açılıp açılmadığı merak konusu oldu. Depremlerden bu yana 2 yıla aşkın bir zaman geçmesine rağmen gerek Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce idari gerekse yargı tarafından adli bir soruşturma yapıldığına ilişkin herhangi bir bilgi kamuoyuna yansımış değil. 

Yüksek maliyetli çalışmalara rağmen caminin adeta yerle bir olmasının sorumlularından mutlaka hesap sorulması gerektiğini vatandaşlar her defasında talep ediyor. Restorasyonun ihale tarihi 25 Ekim 2020, sözleşme tarihi ise 12 Ekim 2020. Vakıflar Bölge Müdürü Kenan Doğan Mayıs 2021 yılında bir yerel haber sitesine verdiği demeçte şöyle demişti; “Kubbedeki çalışmalarda alttaki taşlar sökülecek, çelik örgü atılacak ve kubbe tekrar örülecek. Aksaray Üniversitesi’nden üç hocamızın görüşleri doğrultusunda payandalar yapıldı. Statik hesabı yaptılar, depreme karşı bunların yapılması gerektiğini söylediler. Duvarların içerisine enjeksiyon uygulaması yapıldı. Kubbede üst örtü bütünüyle fiber karbonla sarılacak. Bunlar hocalarımızın ve kuruldaki dokuz hocanın görüşleri doğrultusunda yapıldı. Bu bizim önerimiz değil. Hizmet satın aldık ve bu konudaki hocaların uygun görüşü doğrultusunda çalışmalar yapılıyor.”

Yapılan bu açıklamadan sonra gelişmelerden okuyucularımızı haberdar etmeye devam edeceğiz. Ancak ülkemizde son yıllarda restorasyonu yapılan tarihi mekanların ve camilerin birçoğu depremde yıkılır veya hasar alırken, yıllar evvel ecdadımız tarafında yapılan o tarihi mekanlar halen dimdik ayakta duruyor. 1999 yılında İstanbul büyük bir depremi yaşadı. Ve tarih boyunca İstanbul’un birçok depremi yaşadığını arşivlerdeki bilgilerden görüyoruz. Ancak bugün gelin görün ki, o tarihi eserler ve camiler depremlerden hiçbir şekilde hasar bile almış değil. Deprem ülkesi olduğumuz için restorasyonu yapılan yerlerde olası bir depremin şiddeti mutlaka göz önünde bulundurulmalı, sizce haksız mıyım? Restorasyon tarihi ve kültürü gelecek nesle taşımak m?  Yoksa tarihi ve kültürü yok etmek midir?