“Köpeği sevin, evinize sahip çıkar.”
“Kediyi sevin, yılanı boğar.”
“Yılanı öldürmeyin, fareyi yutar.”
“Arsı öldürmeyin, yılanı boğar.”
“Yaş ağaç kesmeyin. Yaş kesen baş keser.”
“Bir fidan yetiştirmenin sevabı, bir çocuk yetiştirmeye denktir.”
Çok değil bundan otuz yıl öncesinin temel eğitim kurallarıydı yukarıda okuduklarınız. Bu öğreti doğrultusunda, bir tek yeşil yaprağı kopardık diye annemizden azar işitirdik, dayak bile yerdik.
Sapanla serçeyi vuran çocuğun kulağı çeklirdi.
O gün “Yaşamak için yaşat!” düsturu vardı ve taze beyinlere inceden inceden işleniyordu. İşleniş şeklinde yine insanoğlunun kendisine çıkardığı pay büyüktü. Önce kendini düşüyordu. Öylede olsa, en etkin öğretmenin yoluydu.
Öğrenciler bu öğreti ile kendilerinin dışındaki canlıların da yaşama hakkı olduğunu öğreniyordu. Canlılara davranışları da doğaya uygundu (İstisnalar her zaman vardır.).
Günümüzde ise:
Kat kat beton yığınlarını oluşturmak için milyonlarca ağaç kesiliyor. Büyükşehirlerde insanlık yeşile hasret. Orta yaşın altındaki çok kişi meyve ağaçlarını tanımıyor.
Köpeğin dışında hayvanın değeri yok (nispeten).
Güvercini, kumruyu kutsal bilip yem veren eller, serçenin ölmesine seyirci kalıyor.
En akıllı hayvan olan ve doğa emrine verilen insanoğlu ölüyor, yine insanlık seyrediyor.
Kendisinin yok oluşuna yalnızca seyirci koltuğundan bakarak gününü dolduruyor.
Günün öğretisi değişti ve insanlık bu öğretiyi çok çabuk öğrendi-uygulamaya koydu.
“Yaşamak için öldür.”
Sevgiyle