Yaratıcı Gerilim

Yıllar evvel Slovenya’da yaşarken eşim ciddi bir boğaz enfeksiyonu geçiriyordu. Ne kadar antibiyotik alsa da ateşi düşmüyor, bademcikleri inmiyordu.

Doktora gittik. Muayene etti. İlaçlarını değiştirdi. Ancak ilaçlardan daha önemli bir öneride bulundu.

“Pozitif stresin negatif strese dönüşmeden onu iyi kullan.”

Yıllar sonra gittiğim koçluk okulunda hocalarımız da benzer bir kavram paylaştı.

“Yaşantınızda her zaman bir A noktasından bir B noktasına gitmek isteyeceksiniz. O isteğin yarattığı yaratıcı bir gerilim hissedeceksiniz. Bir diğer deyişle motivasyon. Varmak istediğiniz B noktasına ulaşmak için sizi harekete geçiren şeydir yaratıcı gerilim. Sorun, yaratıcı gerilimi, yani iç motivasyonunuzu, hissettiğiniz halde harekete geçmediğiniz zaman başlar. O zaman yaratıcı gerilim yerini bir süre sonra depresyona bırakır.”

Etrafınızda birçok kişinin “depresyondayım, doktora gittim, ilaca başladı” dediğini duyarsınız. Hatta belki siz de bu kişilerden birisiniz. Gerçek şu ki depresyon hop diye bir gecede oluşmuyor. Depresyonun öncesinde bir hazırlık aşaması var. O da, varmak istediğiniz noktayı gözünüze kestirip sizi buna ulaştıracak yaratıcı geriliminizi ya da pozitif stresinizi değerlendirmeden öylece beklemek, harekete geçmemek, aksiyon almamak.

Geçen haftaki yazımda da aksiyonun öneminden, yaşamınızdaki dönüm noktalarını şekillendirdiğinden bahsetmiştim.

Çeşitli sebeplerden dolayı aksiyon almıyor olabilirsiniz.

Sizin adınıza başkalarının aksiyon almasını beklersiniz.

Aksiyon almakla ilgili korkularınız vardır, sonuçlarının nereye varacağını bilemezsiniz. “Ya başaramazsam?” sorusu içinizi kemirir.

“Elalem ne der?”, aksiyonsuzluğun en büyük sebeplerinden biridir. Elalemin başrol oyuncusu ise ekseriyetle annelerdir :(

Bu ve benzeri birçok mazeretin arkasına saklanıp aksiyon almadan öylece beklediğinizde, hissettiğiniz yaratıcı gerilimin yıkıcı bir hal aldığını hissetmeye başlarsınız.

Eşimin doktorunun önerdiği gibi, pozitif stresi, isteklerinizi gerçekleştirmekte yakıt olarak kullanabilmeniz için size aşağıdaki dört öneriyi sunuyorum:

1. Yaşamınızın hangi alanında olursa olsun, içinizde bir şeye karşı istek belirdiği anda o isteği bastırmak yerine olmuş gibi hayal etmeye başlayın. Hayal, yaşamınızda sizi istediğiniz noktaya ulaştıracak ve akıl sağlığınızı koruyacak tek araçtır. Hayallerinden bahseden insanlara elalem “hayalperest” yaftasını yapıştırıverir. Buna aldırmayın. Hayalperestlik diye bir şey yoktur. “Hayal kurabilmek” vardır.

2. Yaratıcı gerilimin, yani pozitif stresin itici bir gücü vardır, aciliyet duygusu yaratır. “Hadi kalk artık, harekete geç!” der. Bu itici gücü ve aciliyet hissiyatını, günlük rutininizdeki önceliklerinizi yeniden düzenlemek için kullanın. Herhangi bir konuda yol almak istiyorsanız bunun ilk adımı, günlük rutininizde o konuya yer açmaktan geçer.

3. Hayalinize ulaşmak için harekete geçtiğiniz andan itibaren yaşamınızın odak noktası sadece hayaliniz olsun. Elalemden gelen önerileri pek tabi dinleyin. Ancak sizi hayalinize ulaştıracak olanları alın, gerisini bırakın gitsin.

4. Hayalinize doğru yola çıktığınızda illa ki ayağınıza takılan taşlar olacaktır. Hatta iç yakıtınızın, yani motivasyonunuzun düştüğü, dibe vurduğu zamanlar olacaktır. Bunu fark ettiğiniz anda, bir saniye bile kaybetmeden, ikinci en önemli mühimmatınızı devreye sokun. Öz disiplin. Bir başka deyişle irade. Sizi hayalinize ulaştıracak planınızı disiplinli şekilde uygulamaya devam edin.

Bu dört öneriyi takip ederseniz yaşamınızda dilediğiniz her noktaya ulaşacağınızı garanti ederim.

Eşime gelince.

Şu anda, 20 yıl evvel hayalini kurduğu hayatı yaşıyor. Ve bundan 20 yıl sonra nasıl bir yaşam sürmek istediğini hayal ediyor.

Sevgiyle,