VURDU
Derken…
Önemsemezken…
Beni de, benim gibi emeklileri de vurdu eczanelerde bulunmayan, ilaç kasırgası.
Ben, ülkemde televizyonlarda, yazılı basında haber yapılan ve de hastaların mutlaka alması gereken ilaçların ithal; maliyeti yüksek ilaçlar olduğunu onun için bulunmadığını sanıyordum, değilmiş(?)
Çünkü sıradan bir prostat ilacı dahi yok!
Sağlık ocağından biten ilaçlarımı yazdırdım. Eczaneye doktorun verdiği şifreyi verdim. Şifrem bilgisayara girildi, eczacı:
“Amca şu prostat ilacı maalesef depolarda dahi yok. Epeydir bulunmuyor, bulamıyoruz!”
Peki, ne yapmamız lazım, diye soruyorum. Eczacı hemen hemen kesin bir ifadeyle “bulabileceğini sanmıyorum. İstersen bir iki eczaneye daha sor.”
Sekiz on eczaneye sordum. Ne yazık ki, hepsi de aynı şeyleri söyledi.
“Amca, bu ilaç epeydir piyasada yok, bulabileceğini de sanmıyorum” oldu.
Muadili…
“Ne yazık ki muadili de yok!”
Bu arada Ersin Aslan Devlet Hastanesinin yanındaki eczacılardan genç biri, “amca bu ilacı buralarda bulman mümkün değil, belki kenar semtlerdeki eczanelerde bulabilirsin. Ellerinde kalmış olabilir!”
Bolluk ve refah içinde ki, ülkemde sıradan bir ilacın bulunmayışı…
İster istemez insanın aklına “bu nasıl bolluk ve refah” sorusunu getiriyor.
Bu durum bir nevi; hastalara; “bulabildiğin ilaçlarla idare edebildiğin kadar idare edeceksin, anlamına geliyor mu?
Acı çeken bir hasta…
Acı dindirici ilacını bulamadığı için acı çekmeye mahkûm edilmesi bolluk içinde yüzen ülkem de günümüz yaşam tarzına hiç yakışıyor mu?
Acı çekmesin hastalar…
Ölüme mahkûm edilmesin özellikle dar gelirli, pahalı ilaçlara gücü yetmeyen fakir fukaralar, sahipsiz gariban emekliler!
Hali vakti yerinde olanlarla, bir tutulmasın fakir fukaralar…
Hali vakti yerinde olanlar bir şekilde ihtiyaçlarını, diğer müşküllerin hallederler…
Olan yine fakir fukaraya olmasın!