VEBAL

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zamanlarda bir şirin köy varmış. Bu köyde yoksul bir köylü, kendi yemez, beslediği tavukları ile yaşarmış. Bu tavuklardan biri bir gün altın yumurta yumurtlamış. Yoksul köylü altın yumurtayı şehre götürüp satmış. Eline geçen parayla tavuklarına çeşit çeşit yem almış. Tavuklar iyi besleniyormuş. Özel Tavukta her gün bir altın yumurta yumurtlamaya devam ediyormuş.. Bir süre sonra yoksul köylü zengin olmuş. İşi, gücü, çalışmayı bırakmış, çok geçmeden gereksiz şeyler için de harcama yapınca günlük tek altın yumurta yetmez olmuş. Hırs gözünü kör etmiş, aklı başından gitmiş. Tavuğun karnında hazine olduğunu düşünmeye başlamış. Eğer tavuğu kesip karnındaki hazineyi alırsa ömür boyu zengin yaşayacağını düşünmüş.

Açgözlü köylü bir sabah elinde bir bıçak ile kümese girmiş. Tavuk çiftçiyi öyle görünce kaçmak istemiş. Ama köylü kararlıymış, tavuğu yakalamış ve kesmiş.

Her yer kan içindeyken, tavuğun karnını da kesip içine bakmış, hayal kırıklığı ve pişmanlıkla kendini yerlere atıp dövünmeye başlamış. Çünkü tavuğun karnı ne altın doluymuş ne de içinde hazine varmış. İş işten geçtikten sonra açgözlülük yaptığını anlamış.

Atalarımız derler ki, “Altın yumurtlayan tavuk kesilmez.”

Bu ne hırs kardeşim? Bu ne açgözlülük? Her gün altın yumurtlayan tavuğu boğazlayıp, akıl yoksunluğunuzun, zavallılığınızın tescilinden, herkese rezil olacağınızdan çekinmiyor musunuz? Akşam yatıp sabah kime hizmet ettiğiniz belli yönetmelikle katline ferman buyurduğunuz zeytinliklere, Ülkeye, köylüye, üretene, sanayisine, tüketene, toprağa kıymayın. Kaldı ki Normlar Hiyerarşisi göre Yönetmelik, Kanunun önüne geçemez. Ama nerede sizde Hak, Hukuk, Adalet...Elinizde kanlı bıçak; dağı, taşı, toprağı, suyu, ağacı, kuşu, çiçeği, böceği, havayı tehdit edip durursunuz. Siz neyi katlettiğinizi, kısa sürede bir-kaç birilerinin çıkarına hizmet ettiğinizi biliyorsunuz, bu kadarda olmaz denileni bir imza ile uygulatıyorsunuz. Çoğunluğun ortak çıkarlarını, geleceğini karartmayı tekliğin verdiği güçle ayaklar altı ediyorsunuz. Allah ile aldatıp, Allahtan korkmuyorsunuz, kuldan utanmıyorsunuz. Bu yetkiyi verenlerin, günü geldiğinde yetkiyi alacağının farkına vardınız, gider ayak ne yüklersem kardır telaşındasınız.

Altın yumurtlayan tavuk masalını bir daha okuyun, yandaşlarınızla, yalakalarınızla, harici bedhahlarınızla birbirinize okuyun. Anlaşılan aklınız ipotekte, o halde Çocuklarınıza da okuyun, çocuktan al haberi, onlarda razı mı sonucun böyle olmasına? Bu anlatı masal olmaktan çıktı, acı gerçeğin ta kendisi oldu.

 Zeytinliklerin madencilik faaliyeti ve üstelik linyit üretimi için elden çıkarılacağını duyunca, elinde bıçakla kümese giren köylü gözümün önüne geldi. Ha zeytin ha altın yumurtlayan tavuk. Aynı şey değil mi? 

Türkiye, Zeytin üretiminde dünya üçüncüsü, Zeytinyağı üretiminde dünya beşincisi, Zeytin tüketiminde dünya ikincisi, Zeytinyağı tüketiminde dünya dördüncüsü, Zeytin ihracatında dünya dördüncüsü ve zeytinyağı ihracatında dünya dördüncüsüyüz.

Zeytincilik yüzlerce ailenin hem geçim, hem beslenme kaynağıdır.  Ülkemiz zeytin ve zeytinyağı  ithalatı yapmayan, dolayısı ile Bakanlığın 5 ay önce 30 Eylül 2021 tarihli açıklaması ile zaten 453 milyar dolar dış borcu olan batık bir Ekonomiye yük değil, getirisi olan bir üretimin ana gövdesini oluşturan temel parçalardan biridir zeytin. Şimdi anladın mı neden Zeytinlikler altın yumurtlayan tavuğa benziyor?

Kıymayın zeytinliklere..