Beğendik Mağazaları’nda Satış Araştırma Uzmanı olarak işe başladığımda, Bölge Müdürümüz, satış analizlerinden önce, öncelikli olarak istediklerini şöyle sıralamıştı:
“Öncelikle mesainin önemli bir kısmını gündemi takip etmeye ayırmanı istiyorum. Medyayı, rakipleri, ülkede yaşanan gelişmeleri takip edeceksin, dünyada sektörümüzdeki gelişmeleri izleyeceksin.
Satışları yönlendireceksen, satışları etkileyecek dış etkenleri görmezden gelemezsin.”
Satış Araştırma Bölümü’nün, çevre şartlarını da analiz eden birim olarak, firmanın iletişim fonksiyonunu en iyi şekilde yürüteceği düşünülmüştü.
Nitekim görev yaptığımız süreçte, firmamız adına başarılı çalışmalara imza attığımızı söyleyebilirim.
**
1997 yılında internet, henüz öneminin anlaşılmadığı, bir eğlence aracı olarak düşünüldüğü dönemde, bizim için en önemli araştırma aracıydı.
Sabahları mesaime öncelikle yerel gazeteleri, sonra ulusal gazeteleri okuyarak başlıyor, ardından internet üzerinden KMart, WalMart gibi dünyanın perakende devlerinin neler yaptığını takip etmeye çalışıyordum. Ekibimde iki arkadaşım günlük olarak rakiplerimizin mağazalarını, çarşıyı ziyaret ediyor, gelişmeleri rapor ediyordu. Bütün gelişmelere vakıftık yani…
1997’de yaptığımız bu çalışmaları bugün 2021’de hâlâ“Ne gerek var” diye nitelendiren, maliyet olarak değerlendiren kuruluşlarla karşılaşıyorum.
Bunları neden mi anlatıyorum?
İletişim birimlerinin, danışmanlarının önemine geleceğim…
**
“Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı” atasözünü sık kullanırız da, uygulamayı pek beceremeyiz.
Sadece siyasette son haftada yaşananlar ortada.
Sıkıntı içerisindeki vatandaştan en son iş olabilir, helallik istemek.
Beceremediğini kabul etmektir. Affedilmeyi talep etmektir.
Çaresizlikten öfke nöbetleri geçiren esnafa, çözüm olamayacağını itiraf etmektir.
Tam bir iletişim birimi faciasıdır.
Son dönemde bunun gibi yapılan yanlışlar, halktan nasıl uzaklaşıldığını net bir şekilde ortaya koymaktadır.
**
Başarılı bir iletişim stratejisi için öncelikle vatandaşla, dünyayla, hitap edilen kesimle iç içe olmak, onları anlamak gerekiyor. Sosyal, ekonomik gelişmeleri atlamamak gerekiyor.
Bu konuda yapılan en büyük hatalardan birisi, patronun, yöneticinin her etkinliğinde yanında yer alırken, yavaş yavaş onun gibi düşünmek, onun gözünden bakar olmaktır.
Belki başta doğrusu olarak görünebilir.
Sonuçta iletişimini sağlayacağın kişi gibi düşünmek, bir olaya tepkisini önceden tahmin etmek, hızla harekete geçmek, önemli artılardır.
Ancak zaman içerisinde iletişimciyi hatalara götürecek adımlardır.
**
Taraf olmaya başladığınız anda, kaybetmeye başlarsınız…
Sorun yaşanan kesime düşman olmak, onları karşı tarafta konumlandırmak, konuları sadece kendi kurumu tarafından yorumlamak, bir iletişim biriminin en ciddi hatalarıdır.
Evet iletişim birimi, temsil ettiği kesimin sesidir, iletişim aracıdır.
Ancak buradaki nüansa dikkat etmek gerekir;
İletişimcinin görevi, temsil ettiğinin söylemlerini, sadece en etkili şekilde dile getirmek değil,
Hitap edilen kesimin duymak istediği şekilde, etkili yöntemlerle sunmaktır.
Söylemleri, çevresel etkenlerle yoğurarak servis etmektir.
Gerekirse yöneticilerinin yanlış söylemlerine engel olmaktır.
**
Ben, Turizm Bakanlığı’nın aşı videosunu da, Cumhurbaşkanının helallik isteyen konuşmasını da, aynı yanlış iletişim stratejisinin sonucu olarak nitelendiriyorum.
Mafya lideri ile İçişleri Bakanı’nın tartışmasında muhalefeti eleştirmeye çalışmayı ise komedi olarak adlandırabiliriz.
İletişim biriminin “Bu halk ne servis edersek yiyor” şeklinde özgüven patlaması yaşamasının, halktan uzaklaşmasının sonuçlarını görüyoruz, son dönemde.
İktidarın iletişim kadroları artık bu yükü taşıyamıyor.
Yetersizlikleri, her skandal ile bir kez daha ortaya konuluyor.
**
20 yıllık iktidar döneminin yorgunluğu ile hatalar da artıyor tabii.
Ama bir kez daha liyakati sorgulamak gerekiyor.
Bakanlarından, milletvekillerine ve iletişim birimlerine …
Güçlü siyasi figürlere, yöneticilere, biat ederek yerini garantiye almanın sonuçları, kimi vuruyor hep birlikte görüyoruz.
Ama yöneticiler, hâlâ İTAAT ile LİYAKAT arasındaki tercihlerini, birinci şıktan yana kullanmaya devam ediyor.
**
Liyakat, savaşları bitirirken, İtaat eninde sonunda baş kestiriyor.
Ama 624 yıl boyunca “Padişahım çok yaşa” demek genlerimize işlemiş,
Vazgeçemiyoruz…