TÜBİTAK Projelerinden Okula Para Kalmıyorsa Proje Yapma Hocam

Doktoralı bilim sanat merkezi öğretmeni olarak okulun eski müdürüne TÜBİTAK projemi götürdüğüm zaman, henüz projemi dahi

incelemeden “Hoca hanım yapacağınız TÜBİTAK projesinden okula kaç lira kalacak?” sorusu ile karşılaştım...

TÜBİTAK projeleri için böyle bir bütçe içeren herhangi bir madde olmadığını ve okula hiç para kalmayacağını söyledim.

“Sen o zaman TÜBİTAK projesi yapma hocam hanım” dedi, üstelik proje TÜBİTAK’tan kabul aldıktan sonra...

Eski bilsem müdürü, şu an ilçe milli eğitim müdürü...

Bu düşünceye sahip bir bilsem okul müdürü terfi aldı...

Üstelik ben doktoralı bir bilim öğretmeni olduğum halde, müdür yardımcısı dahi olmam engellenirken...

Lisans mezunları MEB'de patır patır terfi alıyor...

Lisans mezunların yönetici olmalarında ve yükselmelerinde MEB’de hiçbir engel yok!

Hele ki erkeksen...

Kadın değilsen...

Tüm yöneticilik kapıları ardına kadar açık...

Doktoralı bilim öğretmeni ve kadın öğretmen olursan ooooo...

Nehakla?

Ne münasebet?

Engel mi dersin, mobbing mi dersin... Ne ararsan her şey fazla fazla var, sürüsüne bereket...

TÜRK BİLİM KADINI, BİLSEM ÖĞRETMENİ OLARAK BEN TEKNOLOJİ PROJESİ YAPMAYACAĞIM DA KİM YAPACAK?

Amerikalı bilim kadınları mı yapacak?

İngiliz, Fransız, İsrail, Rus, Çin bilim kadınları mı yapacak?

Neyim ben, ırgat mı?

Irgat Türk kadını olsam eminim daha çok değer görürdüm...

Ve o zaman hiçbir engel ile karşılaşmaz, mobbing falan da görmezdim...

Suç benim matematik alanında bilim kadını olmamda sanırım...

Bu sistem beni ne zaman bilim insanı olarak görecek?

Ne zaman uluslararası mecralarda tanınan PhD ünavıma saygı gösterecekler?

Gelip sınıf kapımdan ünvanımı sökmek yerine, gururla yazacaklar?

Neden ben bilsem öğrencilerime uluslararası bilim projeleri yaptıramıyorum?

Acaba saydığım ülkelerde de doktora yapmış bilim öğretmeninin başına lisans mezunu amir mi veriliyor?

Akademik bilim insanını lisans mezunu yönetici nasıl ve ne şekilde yönetebilir?

Bu bilsem okullarında yöneticilik sorunu oluşturmaz mi?

Az okuyanın çok okuyanı yönettiği bir sistemde bilim ve bilimsel çalış- malar ne kadar hızla ilerleyebilir?

Bir bilim öğretmeni olarak tüccar kafası ile düşünerek mi (yani okula kaç para kalacak düşüncesi ile mi) teknolojik TÜBİTAK projesi yaptıra- cağım dahi öğrencilerime?

BİLSEMDE TÜBİTAK PROJELERİNDE AYRIMCILIK VARSA...

Bir bilim öğretmeni olarak, hür ve cesur bir üslupla hak ve hakikatı yazan bir gazeteci olarak şunu açık yüreklilikle söylemek istiyorum:

Bilsemde TÜBİTAK projelerinde öğretmen ayrımcılığı varsa, bilin ki bu ayrımcılık bilsem proje öğrencilerine de yansıyor...

Aynen ayen beyan açık seçik şekilde söylüyorum: bilsem proje öğren- cileri arasında da açık açık ayrımcılık yapılıyor...

Çünkü TÜBİTAK projeleri bir bilsem öğretmenine komple açık, diğerine komple kapalı...

Tek nedeni var: okula TÜBİTAK projelerinden para kalmaması...

Ben o dönemde “Aaaa tabi olur müdür bey, ne demek, TÜBİTAK pro- jelerimden okula para kalır, ayarlarız bir şeyler” demiş olsaydım...

Oooo şimdiye kadar yüzlerce TÜBİTAK projesi yapmış, tüm ödülleri toplamış, aldığım başarı-üstün başarı belgelerinden EK-2 belgelerim dosyalardan taşmış ve çoktaaaaan yönetici olmuş olacaktım...

Fakat işin bam teli şu:

O zaman başım dik, alnım açık şekilde bu yazıyı asla kaleme alacak cesaretim olmayacaktı...

Yani sistemin içinde kaybolup gidecektim...

Allah'a çok şükür kimsenin boyunduru altına hayatım boyunca girmedim, girmem de...

Tüyü bitmedik yetim ve kefensiz şehitlerin hakkıyla kendi şahsi bütçem gibi oynayamam!

10 YILDIR DOKTORALI BİLSEM ÖĞRETMENİYİM,

BİR TEK TÜBİTAK PROJESİ YAPABİLDİM...

Tek nedeni var: lisans mezunu yönetici pozisyonundaki müdür beylerin öğretmenler arasında kayırmacılık sistemi yüzünden... Kaybeden kim?

Tabi ki teknoloji bakımından ülkemiz...

Ben bilim insanı olarak bilim öğrencisi yetiştirmezsem, teknoloji bize uzaydan mı gelecek?

Yoksa biz teknolojiyi yapıp kurgulayıp uzaya mı çıkacağız?

Peki Sayın TÜBİTAK ve MEB yöneticileri, bilsem okul müdürüne veya ilçe veya il müdürü beylere şu soruyu 10 yıl boyunca hiç sormaz mı?

“Sizin bilsem okulunda matematik bilim öğretmeni var, 10 yıldır biz bu öğretmene devletin hazinesinden maaş veriyoruz.

Bu bilim öğretmeni neden TÜBİTAK projesi yapmıyor?

Neden danışmanı olduğu bilsem matematik öğrencileri TÜBİTAK projesi hiç üretmiyor?”

Veya bilsem müdürüne şu soruyu sormaz mı?

“Bilsemde kaç tane Doktoralı öğretmen veya kaç tane bilsem öğretmeni var?”

Yaklaşık 40 tane öğretmen... Doktoralı? Tek...

“Neden 10 yıldır bir öğretmen yüzlerce proje yapıyorken, diğerleri orada ne iş yapıyor?” diye sormak hiç kimsenin aklına gelmez mi?

Demek ki müdür beyler, TÜBİTAK ve MEB yöneticilerinin böyle bir soru sormayacağından emin ki, böylesi öğretmenler arasında kayırmacılık sis- temi ile işlerini yürütebiliyor?

Tam ulusal ve uluslararası TÜBİTAK projesi yapacağım zaman, caydırma yöntemi ile 4 yıl önce tüm proje öğrencilerim elimden alındı...

Bilsemde proje öğrencisi yoksa, TÜBİTAK projesi de yok demektir...

BİLSEM LİSANS MEZUNU YÖNETİCİLİK SİSTEMİ

. Çatıştaylara katılma

. Bakanlık çalışmalarını kabul etme

. Sen TÜBİTAK projesi yapma (okula para kalmıyor)

. Bilimsel etkinliklerin içinde yer alma

. Sen kadın öğretmen olarak yönetici olma

Eeee?

Sıradan dümdüz matematik öğretmeni ol işte, neyine yetmiyor?

Toplama, çıkarma, çarpma, bölme öğret; iki koştur öğrencilerini, oyun oynat, kâğıt kestir, fon kartonlu işler yaptır...

Kime? Toplumun gözbebeklerine, özel yetenekli bilsem öğrencilerine

:)))

Bilsem öğrencileri toplama, çıkarma, çarpma, bölme işlemini kulakları

ile yapar; o derece yani...

Bu şekilde öğretmenlik yapmamı istiyorlar... Kimden bunu istiyorlar?

Doktoralı bilim öğretmeninden... Şimdi...

Sayın TÜBİTAK ve Sayın MEB yöneticilerim, sizce bilim ve teknoloji bu şekilde ilerler mi?

Doktaralı bilim kadın öğretmenin ve bilsem öğrencilerinin başarısını engelleyen kim?

Lisans mezunu, komple erkek egemenliğinin hüküm sürdüğü MEB'de yönetici pozisyonundaki müdür beyler...

PEKİ BİLİM VE BİLİMSEL PROJELER ÇOK MU LAZIM?

Fatih Sultan Mehmet Han’ın İstanbul'u almak için döktürdüğü büyük top "şahi" adını taşır. Bu topun namlusu 91.5 cm'dir. 680 kilogram ağır- lığındaki güllesinin menzili 1200 metredir.

Fatih Sultan Mehmet Han döneminde bu toplar sayesinde Konstantin’in surlarında topkapıları açılmıştır...

O dönemde dünyanın en gelişmiş silahlarına sahipti Osmanlı...

İşte bilim; İstanbul’u fethetme, dünyada çağ kapatıp çağ açmaya yarıyor...

Bir daha tekrarlayalım, bu kısım anlamak isteyenler ve işine gelmeyenler için çok çok önemli...

Bilim ne işe yarıyormuş?

Dünyada orta çağı kapatıp yeni çağı açmaya yarıyormuş...

BİLİM VARSA

Uçak vardır, pilotu yoktur...

Araba vardır, şoförü yoktur...

Gemi vardır, mürettebatı yoktur..

Kıtalar arası füzeler vardır...

Uzay aracı...

İleri teknoloji yapay zeka vardır..

Yeni gezegenleri keşfetme imkanı...

Uçan araba teknolojisi vardır...

Robot makinalı, tüfekli ordular vardır...

Bu teknoloji nasıl oluşur?

Tabi ki uygulamalı matematik ile...Mühendislik ile... Cebirsel alanda

bilimsel çalışmalar ile... Matematik ile... Geometri ile...

Bu alanda ilerleyen bilsem öğrencileri ileride ne olur?

Mekatronik mühendisi olur...

Ve ülkesine bu ileri teknoloji silah ve uzay araçlarını kazandırır...

Matematik alanında bariz başarısı ve üstbilişsel düzeyde yeteneği

apaçık olan öğrencileri, keyfi olarak farklı alanlara caydırarak olmayacağı kesin...

“Sözel branştaki öğretmenlere de ders açılsın diye” sığ bir düşünceyle olmayacağı kesin...

AMERİKA BU SENE SIRF YENİ TEKNOLOJİ BULUŞU İÇİN 258 MİLYAR DOLAR BÜTÇE AYIRIYOR...

Peki Amerika bu parayı neden ayırıyor?

Sırf, yeni, daha yeni, dünyada hiç bulunmamış, dünyada daha önce hiç düşünülmemiş teknolojik silah ve yapay zekaya sahip robotlar uzayda daha çok yeni keşiler yapabilsin diye...

Amerika’da doktoralı bilim kadını öğretmenlerinin acaba bilimsel projelerinin önünde setler oluşturan, onları engellemeye çalışan lisans mezunu erkek müdür beyler var mı acaba?

Yoksa? Bizde neden var?

SAYIN MÜDÜR BEYLER

Alanında doktora yapmış, sayısız bilim çalışmasına imza atmış bir

Türk bilim kadını, bir matematik öğretmeni olarak söylüyorum...

Ya benim ulusal ve uluslararası TÜBİTAK projelerimi engellemekten vazgeçin...

Elimden caydırma yönetimi ile TÜBİTAK proje öğrencilerimi almaktan vazgeçin...

Ben tüccar değilim, okulun bütçesi beni hiç mi hiç alakadar etmez, tüccar kafası ile TÜBİTAK projesi yapmam, dünyadaki bilimsel teknolojiyi düşünerek bilsem öğrencilerime TÜBİTAK projesi yaptırmak isterim...

Ya da bu işin tüm vebalini ve özel yetenekli öğrencilerimin tüm vebalini üzerinizde taşımaya devam edin...

Sayın TÜBİTAK ve MEB yetkilileri, bilsem okullarında bilim ve bilimsel çalışma yapmak isteyen bilim kadını öğretmenlerin önündeki tüm Çin setlerini kaldırın artık...

Neydi 1980'li yılların o meşhur sözü?

Millet çıkar Ay'a, biz kalırız daha çok yaya...

Dr. Meryem ÇILDIR