Bilindiği üzere yıllardan beri bu işin üzerende hassasiyetle duruldu. Duruluyor da, ama bir türlü hedefe ulaşılamıyor.
O zaman geriye ne kalıyor?
Taktik değiştirmek.
***
Şimdiye kadar bahse konu olan olayda ki uygulamalar, zorlamalar ve de yasak getirmeler münferitti, yöreseldi.
Birçok kıyı kentlerimizde, bu kentlerde ki sahillerimizde turistleri cezbeden, onlara hitap eden, onların gönüllerince eğlenmeleri; yemeleri, içmeleri neticesinde de ailelerinin nafakalarını temin eden insanları yasaklarınızla perişan ettiniz.
Kim bilir belki yarın bu yasaklar Mersin, İskenderun kıyılarını da vurur. Belki de vurmuştur. Bilemiyorum.
Ülkeye etekle döviz bırakan tek gayeleri gönüllerince eğlenmek olan yabancı turistleri ürküttünüz.
Ama görüldüğü üzere:
İcraatlarınız ne yazık ki umulanı vermedi.
O halde geriye yapılacak tek bir şey kalıyor, Türkiye genelinde ALKOL ve ALKOL İÇEREN tüm keyif verici öteberilere yasak getirmek.
***
Bunda başarılı olunur mu bilemem.
***
Zamanın da padişahlarda yasaklamışlardı. Hatta bu mereti kullananların başları vuruluyordu. Başının vurulması pahasına sevdasından vazgeçemediği güzelliğini denizde yakalamaya çalışırken yakalanan âdemoğlu: “Burası deniz, yasak karada” diyerek padişaha dahi kıvrak zekâsıyla meydan okumuştu.
***
Dediğim gibi sizin için bir illet, bir yüzkarası olan bu meretten kurtulmanı yolu:
Bu meretin kökünü kurutmak,
O da ülkede, içki üreten bütün fabrikaları kapatmak, merdiven altı imalatçılarına göz açtırmamak. Kaçağı önlemek.
***
Yoksa münferit yasaklamalarla – sizin tabirinizle – bu meretten, insanları günahkâr eden bu pislikten ülkenin kurtulması mümkün değil.
***
Dün Isparta da vali bey tarafından saymakla bitmeyecek kadar geniş bir listeyle “içki yasağı” getirilmiş(?)
Oysa “Davas Dağının” eteklerinde ki köylerde, köylüler tarafından yapılan “afyonlu şaraptan” Ispartalıların, Isparta da ki, Tümen ve tugayda ki askerlerin bu
şaraplardan vazgeçeceklerini hiç sanmıyorum.
***
Tek yok…
Bu meretin kökünü kurutmak…
Başarılar! Başarılar! Başarılar!...