Teğmenler, ne düşünüyor?

İhraç edilen teğmenlerden bahsetmiyorum. Onlar düşüncelerini net bir şekilde ifade ettiler:

“Omuzumdaki rütbeyi alabilirsiniz, ama göğsümdeki Kara Harp Okulu brövesini alamazsınız. Harp Okuluna ATATÜRK'ün ışığında girdik, bundan sonra da onun ışığında yürüyeceğiz.”

Ben, ihraç edilen beş teğmen ile kılıç çatan, “Mustafa Kemal'in askeriyiz” diye haykıran, ama soruşturmada adı geçmeyen 200’ün üzerinde teğmenin düşüncelerini merak ediyorum.

İhraç kararı için ne düşünüyorlar?

Beş arkadaşları ihraç edilirken, kendilerine neden dokunulmadığını, hiç kendilerine soruyorlar mı?

**

Mesela ihraç kararını doğru buluyorlarsa, bu suça ortak oldukları için ne hissediyorlar?

Suça ortak olmuşken, cezalandırılmamalarını nasıl değerlendiriyorlar?

Başı çekenin cezalandırıldığı bahanesine sığınıyorlarsa; bu durum topluluk psikolojisi ile ilerisini düşünmeden hareket ettikleri ve affedildikleri sonucuna götürmez mi?

Bu sonuç sizi de ileride ordularımıza nasıl liderlik edecekler, diye düşündürmüyor mu?

**

Eğer yapılan eylemin suç olmadığına inanıyorlarsa, bunu haksızlık olarak değerlendiriyorlar mı?

Bir Türk askeri olarak, kendilerinin de içerisinde olduğu bu haksızlığı izleyip, hiçbir şey yap(a)mamak nasıl bir duygu?

Birer komutan, birer lider, birer kahraman olmak için yetiştirilen bu gençler, hangi psikoloji içerisindeler öğrenmek istiyorum.

Çünkü kendilerinin de içinde yer aldığı bir olayda ses çıkarmadan izlerken, ileride nasıl bir lider, bir komutan olacaklarını merak ediyorum

**

Düşünüyorum;

İnanarak haykırılan "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sözünün, suç ilan edilmesine sessiz kalmak mı vahimdir?

Yoksa 5 teğmenin yönlendirmesiyle, aslında o düşüncede olmadan "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" diye bağırıp, şimdi susmak mı?

İki yolda olanların da hiçbir zaman Mustafa Kemal'in askeri olamayacağı gerçeğini hatırlatarak, O’nun askerlerine yönelik bir sözü ile bitireyim yazımı;

“Ülkemiz şu iki şeyin ülkesidir: Biri çiftçi, diğeri asker.

Bundan sonra da daha iyi çiftçi ve asker olacağız. Ancak bundan sonra asker oluşumuz artık eskisi gibi başkalarının hırsı, şanı, şöhreti ve keyfi için değil; yalnız ve yalnız bu aziz topraklarımızı korumak içindir. (1923, Tarsus)”