SURİYELİ, NEFRET, SANSÜR

Yaklaşık bir ay kadar önceydi. Arayan polis memuru, bir konuda ifade vermem için Emniyet Müdürlüğü’ne uğramam gerektiğini, gitmezsem polis zoruyla götürüleceğimi tebliğ etti.

Zorla götürülecek kadar, ne gibi bir suç işlediğimi düşünerek gittim Emniyet Müdürlüğü’ne…

Sağ olsunlar güzel karşıladılar. Biraz sohbetten sonra önüme bir kâğıt konuldu.

Kağıtta birkaç ay önce attığım bir tweet yer alıyordu;

“Araban’da Suriyeli bir grup, hastane personelini darp etti”

Evet tweet bu kadardı…

“Yani?” dedim.

Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu işlediğim iddia ediliyordu. Savcı da ifademin alınmasını emretmişti.

**

Yedi kelimelik bir tweetten nasıl kin ve nefret suçu çıkarılmıştı peki?

Kritik kelime; Suriyeli…

Gazeteci olarak saldırgan grubu bir şekilde tanımlamam gerektiğini izah ettim. Silahlı bir grup, sakallı bir grup, gençlerden oluşan bir grup gibi, “Suriyeli” kelimesi de grubu tanımlayan bir sıfat olarak kullanılmıştı.

Ama birileri “Suriyeli”yi kin ve düşmanlık ifadesi olarak yorumlamış ve hesap soruyordu şimdi benden.

15 gün sonra bu konudaki ifademin tatmin edici olduğu ve dava açılmayacağına dair bilgilendirmeyi aldım ve konu kapandı.

Yazılarımda kullandığım kelimelere dikkat etmem gerektiğini kafama kazıyarak tabii…

**

Dezenformasyon; dünyanın ortak, önemli ve acil sorunlarından birisi. Ama sadece iktidarların değil, iktidarı ve muhalefetiyle tüm ülkenin sorunu. Mutlaka mücadele edilmeli, bir çözüm bulunmalı. Ancak, bunu basına sansür silahı olarak kullanmak için bir fırsat olarak görmeden yapılmalı. Konu ile ilgili cezalandırmanın, yoruma açık ve somut olmayan gerekçelerle değil, Anayasa’ya ters düşülmeden düzenlenmesi gerekiyor.

Ve tabii ki konunun muhatabı basın sektörünün de görüşlerinin alınması gerekiyor.

Ne yazık ki her şeyi bilen olarak, siyasetçiler sonunu düşünmeden bir konuya daha karar veriyorlar.

Halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunun yanına bir argüman daha ekleniyor.

Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma

Yoruma açık olan bu düzenleme, somut olmayan gerekçelerle gazetecilerin cezalandırılmalarının yolunu açacak.

**

Bakın bugün gazetemizin manşetinde; “ Gaziantep icra dosyalarında ilk beşte”  haberini kullandık.

Yarın; “Bu haber yalan. Gaziantep, altıncı sırada” yorumu ile savcının karşısında bulabiliriz kendimizi.

Üstelik bu haberi beğenip, paylaşan okurlarımızla birlikte.

Onlar da bize güvenip, bu haberi alıp yaymaktan sorumlu olacaklar.

“Çok absürt bir örnek, o kadar da olmaz” demeyin.

Bir tek “Suriyeli” kelimesinden kin ve düşmanlık anlamı çıkaran irade, neler çıkarır koca haberden.

Bir düşünün…