SİYASETÇİLERİN AÇMAZI

“HDP ile yan yana görünmeyeyim, ama ona oy veren 6 milyon seçmenin desteğini alayım.”

Yaklaşan seçimler öncesi, bütün parti liderleri bu denklemi çözmeye çalışıyor.

Her zamanki gibi sonuca odaklanırken, denklemi oluşturan değişkenleri göz ardı ederek…

**

HDP, PKK’yı terör örgütü olarak tanımlayıp, arasına mesafe koymadığı sürece bir Türkiye partisi olamayacak.

Söylemleri özgürlük üzerine olsa da Kürt Milliyetçiliği endeksli siyasetleri ile bütün ülkeyi kucaklama şansları da hiçbir zaman olamayacak.

 “Kürt” sözcüğüne takılmayın. Oradaki özne Milliyetçilik. Irka dayalı milliyetçiliğin bütün toplumu kucaklaması hiçbir zaman mümkün olmadı.

Bunu MHP de yapamamıştır, HDP de yapamayacaktır. Bütün dünyada aynı durum söz konusu aslında. Irka dayalı siyaset, belirli dönemlerde yükselişler yaşasa da hitap edeceği kesim her zaman kısıtlı kalmıştır.  Savunulan milliyetçilik, çoğunluğa ait olsa da ırka dayalı ayrışmayı bütün toplumlar reddetmiştir.

Bizler için bu konuda tek referans vardır; ulu önder Atatürk’ün tanımını yaptığı Ulus Milliyetçiliği… “Atatürk’ün tanımladığı milliyetçilik;  Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesi Türk sayan, dil, ırk ve din gibi düşüncelerle yapılacak her türlü ayrımı reddeden , birleştirici ve bütünleştirici bir anlayışı temsil eder”

**

Konumuz milliyetçilik değildi.

Tekrar HDP’ye dönecek olursak; Bütün yanlışlarına rağmen HDP 6 milyon Türkiye vatandaşının oy verdiği 56 milletvekili ile mecliste temsil hakkı olan bir parti.

HDP, Meclis’te bütçe görüşmelerinde söz alıyor, oy kullanıyor. Komisyonlarda görev yapıyor. HDP, meclisin yaptığı yasalarda görüş bildiriyor, vatandaşların sorunlarını meclis kürsüsünde dile getiriyor.

Ama HDP, görmezden gelinen bir parti…

HDP, aynı noktada buluşulduğunda kamuoyunda yoğun tepki göreceğiniz bir siyasi parti. Diğer taraftan 6 milyon seçmeni temsil eden bir siyasi aktör.  

Bir arada görünmeyelim, ama seçmeninin desteğini alalım.

Bu açmazın içinden çıkamıyor siyasetçi.  Amaç çözüm değil, siyaset yapmak olunca hiçbir zaman da çıkamayacak.

**

Mesela; Emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetini giderecek yasaya HDP’nin destek vermesi, bu gerekli yasayı değersiz ve yanlış kılar mı?

Peki mecliste bir araya gelip, onun görüşlerini dinleyen siyasetçiler, konu seçim olduğunda neden HDP’den hastalıklı gibi kaçmaktadır?

Kanun için HDP’den destek isterken, aynı destek seçimlerde istenildiğinde neden vatan hainliğiyle eşdeğer tutulmaktadır?

**

HDP, bu seçimlere de girecek. Diğer partiler görmezden gelse, yokmuş gibi davransa da yine mecliste temsil edecekler seçmenlerini.

Bu durumun bu ülkeye bir şey kazandırmadığı gün gibi ortada.

6 milyon seçmeni, kandırılmış kitle olarak niteleyen siyasetçilerin bu sorunu çözemeyeceği de aşikâr.

Çünkü anlamak, dinlemek değil, suçlamak üzerine kurulu siyasi kafaları…

**

Mutlaka asgari müşterekte, bu ülke için bir araya gelinecek konularımız olmalı.

Ama HDP gerçeğini kabul etmeden olmuyor bu.

Bir kez daha yineleyeyim; Partinin yanlışlarını kabul etmekten değil, böyle bir partinin mevcudiyetini kabul etmekten bahsediyorum.

6 milyon seçmeni anlamaya çalışmaktan bahsediyorum.

PKK’ya terör örgütü diyemeyen bir partiye, 6 milyon seçmen neden oy veriyor?

Cevabı kesinlikle “kandırılmaları” değil. Bunca yıl sonra bu cevabı, seçeneklerden çıkarmalı parti liderleri.

Peki HDP, bu kitleyi elinde tutmaya çalışmak dışında bir şey yapıyor mu?

Bu sorunun cevabı; Tabii ki Hayır…

Aslında yok birbirlerinden farkları. Onlar da sistem içerisinde kendilerine ait kitlelerle, siyasetteki rollerini oynamaya devam ediyorlar.

**

Suudi Prenslerle bir araya gelebiliyoruz. Esed’i tekrar Esat ilan etmeye hazırlanıyoruz.

Düşmanla bile müzakere edilebilirken, HDP’yi ötekileştirmeye devam ediyoruz.

Diğer taraftan HDP, neden ötekileştirilmekten kurtulacak adımları atmıyor?

Aman kitlem elimden gitmesin…

Sadece sandığa odaklı siyasetin sonucu bu.

Ülkede bir sorunu daha çözümsüzlüğe itmek pahasına.

Ne olursa olsun, nasıl olursa olsun sandıkta kazanmak için…

Devam ediyorlar siyaset oyununa...