SEVGİSİZ AHLAK, HELE DE İNANÇ OLUR MU?

“Biz de senin emrindeyiz aga.

600 metreden nokta atışı. 800 metre kola, bacağa. Yani 800 metreden fazla yaklaşma”

Seviye ve sevgi yoksunu, şiddet, nefret içeren, ayrıştıran bir söylem…

Kim söylüyor bunu?

Din üzerine, din kültürü üzerine eğitim veren, mesleği gereği AHLAK BİLGİSİNİ(!) de küçük çocuklara aktarması gereken, öğretmen Yunus Taşkıran…

Sıfatı; Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni…

Nefreti, şiddeti ağzına almaması gereken bir mesleğin mensubu.

İşin trajikomik tarafı; Muğla’daki bir başka Din Kültürü öğretmeni de, sosyal medyadaki bu silahlı mesajı alıntılayarak paylaşıyor.

Hoşgörü dinini, iyiyi, doğruyu, ahlakı, güzellikleri küçük dimağlara anlatmayı meslek edinmiş bu insanın silahlı pozunu nereye konumlandırırız bilemiyorum.

Bir diğer tarafta camide ulu önderimiz Atatürk’e lanet okuyan imamlar…

Sevgiye, güzelliklere, hoşgörüye yer yok söylemlerinde. Varsa yoksa kin, nefret, öfke…

Öğretmen kılığında, din adamı kılığında, aydınlığı, umutları, iyilikleri, güzellikleri, ışığı emen KARA DELİKLER gibiler…

**

“Buyurun hoş geldiniz insanlığın yoluna….” mesajı ile karşılamış belgesel çekimine gelen ekibi.

“Bütün toplumsal çelişkiler, senin ruhsal alanındaki iç çelişkilerin oluyor.

Bir varlık olarak toplumu, kendinde yaşıyorsun.

Ama toplumun senden haberi yok.”

On iki yıl bir akıl hastanesinde tedavi görmüş Mamoste Aslan Alp’in belgeseldeki sözleri, düşünmeye yöneltiyor insanı.

Kendisini Nusaybin’in delisi olarak tanımlıyor.

"Aşk-İnanç, Barış, İnsan ve İnsanlık" isminde bir şiir kitabı da bulunan eski öğretmen Alp, Nusaybin'in tanınan, sevilen simalarından birisi olarak tanımlanıyor.

Geçtiğimiz günlerde Alp’in vefatı, Nusaybinlileri büyük üzüntüye boğmuş.

Ölümün ardından sevgi ile anılmak için yaşarken sevgiye yatırım yapmanız gerekiyor.

**

Kitabından sevgi üzerine iki sözünü de paylaşayım;

“-Özgürlüğe giden yol, sevgiden geçer.

-Bütün olumsuzluklar gübre, ben bir tohumum…”

İçinizde bir sevgi ışığı varsa, deli olarak adlandırılsanız da aydınlatıyorsunuz çevrenizi.

Yeter ki içinizde muhafaza etmesini bilin, sizi insan yapan o değerleri…

**

Din Kültürü öğretmeninin paylaşımını okuyunca, Nusaybin Delisi’nin tesadüfen izlediğim söyleşisi geldi aklıma.

Tekrar izledim.

Yukarıda aktardığım sözlerle başlıyor söyleşiye.

Ve şöyle bitiriyor:

“Sözde, biçimde insan, ruhta değişik hayvan biçimlerinde yaşıyor insanlar.

Böyle ruhsal yaşantılı bir toplumu, ben reddediyorum.

Ve ben deli olduğuma seviniyorum.

İYİ Kİ ONLAR GİBİ DEĞİLİM.

Yaşasın delilik diyorum.”

**

Biz Aslan Alp gibileri deli olarak nitelendiriyor, dalga geçiyor, bir yerlere kapatıyoruz.

Yukarıdaki zihniyetteki tiplere ise minik çocuklarımızı emanet ediyoruz.

Gerçekten, ülke olarak biz ne yapıyoruz?

Saygının, sevginin bittiği bir toplumun mutlu olması, varlığını sürdürmesi mümkün olabilir mi?

Bizi insan yapan değerlerden uzaklaşırsak…

İnançlarımız, tek başına yeterli olacak mı, bizi bir arada tutmaya?

**

Şimdi bir öğretmenin(!), bir de delinin(!) sözlerine bakıp, kendimize bir kez daha soralım;

SEVGİSİZ AHLAK, HELE DE İNANÇ OLUR MU?