Sen Elini Uzat Tutmayan Utansın!

Sigmund Freud; ''Özür dilemek, senin haksız olduğun, karşı tarafın haklı olduğu manasına gelmez. Verdiğin değerin, egondan yüksek olduğunu ifade eder.'' diyor. Katılır mısınız bilemiyorum? Ancak ben sonuna kadar katılıyorum. Sırf bu yüzden ne aşklar, ne arkadaşlıklar, ne dostluklar sona eriyor. Her zaman hatalı olduğunda özür dilemeyi bilmek gerek diye düşünüyorum.

Bazen kuru bir özür dilemek, affedersin demek, üzgünüm demek veya kusura bakma demekte yetmez. Hatta öyle ki yeri gelir ciddi değilmiş gibi gelir, geçiştiriliyor gibi gelir. O nedenle kuru bir özür sözcüğüyle yetinmemeli, yaptığımız hatanın ne olduğunu ve yaptığı etkiyi net bir biçimde ifade etmeliyiz diye düşünürüm hep.

Çoğu zaman hepimiz hatalarımızı kabul ederiz. Ancak getirdiği sorumluluktan kaçarız çünkü bu en basit kaçış yoludur. Ben pek bu kaçış yolunu kolayca benimseyenlerden değilim.

Bir hatam var ise bilerek ya da bilmeyerek yaptığım karşımdaki insanda kıymetlim ise, yıllardır kardeşim dediğim dostumdur veya hayat arkadaşımdır veya en kıymet verdiğim aile üyemdir vs gibi onu o kadar iyi tanırım ki dolayısıyla onların kırılmasını, incinmesini asla istemem üstelik benim yüzümden. Karşımdaki insana yaşattığım sıkıntıyı hissederim, hatamın sorumluluğunu üstlenirim, hatamın tekrarlanmayacağını ve bana tekrar güvenmesi için ısrarla tabii bu taciz boyutunda değil dile getiririm. Hele ki sudan bir sebepten dolayı bir şekilde aram bozuldu ise.

Çünkü, hayatta en kıymetli şeydir dostluklar bana göre. Çok sıkta bulunmuyor ve kolayda gelişmiyor, öyle ‘’dostluk’’ adı altında gelişen kardeşlik duygusu. Tabi ki herkesle görüşülebilir, zaman geçirilebilir ancak işte dedim ya derdimizi paylaşamaz sırlarımızı öyle kolay kolay anlatamayız, anlatamazsınız da.

Dostlar, özel zamanlar için vardır.

Samimi bir şekilde tüm kırgınların gönlünü alma dileğiyle…